Beşinci Bölüm

***

Seon Cheol “Ah Tanrı’ya şükür!” diyerek Mercan’a sarılır . Kızın suratını ellerinin arasına alarak “ Bir dakika daha gelmeseydin işte o zaman ne yapardım bilmiyorum. Neler oldu böyle?” diye sorarken Mercan’ın suratının  pek de iyi görünmediğini fark eder.  “Hey sen iyi misin? Mercan… Sana soruyorum.” Mercan Seon Cheol’ün ellerini yüzünden çeker ve  koltuğa doğru gider. “ Ah ne iyisi, iyiden de öteyim” der gülümseyerek. Herkes kızdan bir açıklama beklemektedir. Mercan gülümseyerek “Ne oluyor size? Bana iyi miyim diye soruyorsunuz ancak siz benden daha kötü görünüyorsunuz. “ der ve devam eder “ Anlatmalı mıyım bilmiyorum” Yong Gi’ye döner “ Anlatsak mı? Ne dersin?” Yong Gi ne diyeceğini şaşırmıştır. Yaklaşık 20 dakika önce gördüğü kız ile şimdiki arasında dağlar kadar fark vardır. Bir türlü Mercan’ı çözemiyordur “ Nasıl istersen” der “Anlatmak istiyorsan anlatabilirsin”

***

“İşte en son bir çöp tenekesinin arkasına saklandık ve izimizi kaybettirdik. Nasıl ama? Ne macera değil mi?” Mercan koltukta oturmuş ve tepki vermeyen arkadaşlarına bakar “Size diyorum! İşe yaradığına inanabiliyor musunuz?” diyerek güler, Yong Gi “ Noona görmüyor musun şoktalar” der Seon Cheol oturduğu yerden fırlar “ Ah deli kız seni. Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Ne cesaret , nasıl yaptın bunu? Salak da değilsin ki! Aklın nerdeydi senin? Ya işe yaramasaydı? Bu tür adamlarla uğraşılır mı? Şimdi ikinizin de peşine düşeceklerdir. Ne yapacaksınız? Çıldırmak üzereyim! Gerçekten çıldıracağım!” Bu arada Hae Mi ilk yardım çantasını getirmiş Yong Gi’nin yarasını temizlemektedir.

“Ah yavaş olur musun?” der Yong Gi kızın elini tutar. Hae Mi “Ya! Çömez eğer şimdi bunu sürmezsek yarına daha kötü olur ve sen olanları herkese açıklamak zorunda kalırsın.” Yong Gi “ Neden açıklayacakmışım canım? Bir şeyler uydururum” Hae Mi gülerek “Ne diyeceksin kapıya ya da pencereye mi çarptın? Saçmalamada biraz daha dayan az kaldı.”

***

Mercan Hoo Jin’i de yanına almış Seon Cheol’ün yatağında uzanmaktadır. Çocuk uykuya dalmış ve Mercan onu izlemektedir. Biran aklına apartmanın önünde olanlar gelir.

*

Mercan  görmeyi en son beklediği Dae Han’ı karşısında görür. Yalnız onu gördüğünde hissedeceğini düşündüğü kızgınlığı, nefreti hissetmez. Tam tersine rahatlamıştır. O’nu sağ salim karşısında görmek o kadar iyi hissettirmiştir ki elinde olmadan sarılıverir.

Dae Han şaşırmıştır. Mercan’dan böyle bir hareketi beklememektedir  yinede kendini ona sıkı sıkı sarılmaktan alamaz. Mercan Dae Han’a sarılırken “ Geri dönmene çok sevindim” der. “ Sağ salim seni burada görmek çok güzel” Dae Han olanlara inanamamaktadır. Çünkü Mercan’dan beklediği tek tepki ölesiye bir şamardır. Mercan sarılmayı bırakır ve Dae Han’ın suratına bakar. Yüzünde tebessümle “ Sonra görüşürüz” der. Dae Han tek bir kelime edemez. Kız yanından uzaklaşırken kolunu tutuverir “ Gerçekten sonra görüşecek miyiz?” Mercan başını “Evet “ diye sallar ve arkasına bakmadan apartmanın kapısından girer.

*

(The Sequel – Memory)

Düşüncelere dalmış olan kızı kendine Soon Cheol getirir “İyiyim diyorsun aslında çokta iyi rol yapıyorsun ancak beni kandıramazsın komşu kızı “ der yatağa Hoo Jin’in diğer tarafına uzanırken. Mercan kendini o kadar yorgun o kadar ağır hissediyordur ki “ Haklısın yani o kadar haklısın ki sana, bana komşu kızı dediğin için bak kızamıyorum bile. Beni iyi tanıdığının ve bile bile yalanıma göz yumduğunun da farkındayım. Sonra… Sonra anlatırım” der. Yüzünde tebessüm ile Hoo Jin’in saçlarını düzeltir. Soon Cheol “ Çocuğun suratını  bakışlarınla deleceksin ” der “ Hadi sende uyu biraz. Ben Hae Mi’ye söylerim burada kalacağını” Mercan gözlerini kapatır. Etrafında Soon Cheol olduğu zaman kendini hep huzur dolu hissetmiştir. Sanki yeniden rahatça nefes alıyordur. Soon Cheol, Hae Mi’ye Mercan’ın burada kalacağını söylemek için kalkarken Mercan “ Kalkma” der “ Ben uyuduktan sonra git” Soon Cheol tekrar yatağa uzanır. Kızın üzerindeki örtüyü düzeltir “Rahat rahat uyu. Ben buradayım” der.

Hae Mi yavaşça odaya girer ve Soon Cheol’un yanına gelir “ Ben eve geçiyorum, Mercan burada uyusun.” Soon Cheol “Tamam” diye başını sallar. Uzun bir süre Mercan ile Hoo Jin’i izler. Çocuk Mercan’a doğru dönmüş elini kızın suratına koymuştur. Mercan ise Hoo Jin’e sarılmıştır. Yüzünde huzurlu bir ifade vardır. Soon Cheol “Ah komşu kızı “ der içinden “ Öyle bir zaman geliyor ki seni sadece öyle görmek istiyorum ancak biranda öyle bir şey söylüyor, öyle bir hareket yapıyorsun ki kalbimin senin için hızlanmasına engel olamıyorum. Bazen de sana duyduğum bu şeyin minnettarlık olup olmadığını sorguluyorum. Hoo Jin’in annesi ikimizi bir başımıza bırakıp gittiğinde ben ne yapacağımı bilemezken, sen hiç tanımadığın bu adama karşılık beklemeden yardım ettin. Ah bilmiyorum komşu kızı! Yalnız yanımdan hiç ayrılma , hep bizimle kal, kapını her çaldığımda  ne olursa olsun o gülen suratınla karşıla bizi. Sen olmazsan ne yaparım bilmiyorum” Soon Cheol, Mercan ile Hoo Jin’e biraz daha yaklaşır. Gözlerini kapatır ve sabahın hiç olmamasını diler.

***

Dae Han eve gelmiş koltukta oturmaktadır. Mercan’ın kendisine sarıldığı anı tekrar tekrar hatırlar. Tişörtünü koklar Mercan gibi kokuyordur. “ Sağ salim dönmene sevindim”  diye tekrarlar kızın dediğini. “Gerçekten de sevindi mi?” diye düşünür. “Yoksa bu fırtınadan önceki sessizlik mi?” der. Yinede umduğundan iyi geçmiştir. Birkaç dakikada olsa onu görmüştür. Konuşamamış olsa da en azından görüşeceklerine dair söz almıştır. Üç yıl önce Mercan ile ilk karşılaştıkları zamanı hatırlar.

*

(Myrra – Taxi driver –Arka planda çalmaktadır)

Üniversitenin kafesinde arkadaşları ile beraber oturmaktadır Dae Han. Yeni yazdıkları parçayı tartışmaktadırlar. “ Saçmala oğlum ya! Burada kesinlikle solo girmelisin. Kızların kalplerini fethetmek için bu gerekli” Dae Han “ Aklın fikrin kızların kalplerinde onun yerine yapım şirketlerininkileri düşünsen daha iyi olmayacak mı? “ Çocuk “ Aa düşünmez olur muyum dostum. Yapım şirketinde hiç hatun yok mu sanki? Onlarınkini de aradan çıkarırız işte” Muhabbetler böyle uzayıp giderken içeri giren iki kız Dae Han’ın dikkatini çeker. Kızlardan biri “ Ah kafayı yemek üzereyim. Şimdiye çoktan çekime başlamalıydık. Ancak ortada bir başrol oyuncusu olmayınca olmuyor. Zaten Hae Ra cadısı başımın etini yiyor –Neden daha başlamamışım? Nasıl yetiştirecekmişim? Benden büyük beklentileri varmış ama ben onu hayal kırıklığına uğratmışım. İsmine layık davranıyor gerçekten” diğer kız gülümseyerek “ Ya seçmelerde hiç mi bulamadın karaktere uygun birini? Oyunculuk bölümünden çıkmadıysa bizim bölümden de mi kimse yok ? “ , Başını masaya dayamış hayatından bezmiş bir biçimde cevap verir diğeri “ Yok. Son sınıflarda kendi gösterileri için uğraşıyorlar seçmelere gelen alt sınıflar desen hiç birine 2 dakika dayanamadım, bizim bölümdekilerde anca kendi projelerindeler alt sınıflarımızdan da gelen olmadı biliyorsun. Ah Allah’ım ne yapacağım ben ! “

Dae Han iki kızın konuşmalarını gülümseyerek dinlemektedir. Arkadaşının dikkatinin kendi konuştuklarından ziyade karşı masalarında oturan kızlara yöneldiğini fark eden çocuk “ RTS öğrencileri” der “ Son sınıftalar. Şu sağ tarafta oturan kız yurtdışından gelmiş. Çok yetenekli bir öğrenciymiş ama burnu fazla havada diyorlar. Mezuniyet projesi için başrol seçmeleri düzenledi ancak kimseyi beğenmemiş kendini Spielberg falan sanıyormuş” der ve gülümser Dae Han’ın ilgisini çekmiştir “ Başrol seçmeleri mi? Benim niye haberim yok?” Çocuk “ Oğlum stüdyodan dışarı çıktığın yok ki! Kafayı notalarla, akortlarla bozdun. Yakında sol anahtarı sıçacaksın” der ve kahkaha atar. Dae Han ayağa kalkar. Arkadan arkadaşları seslenir “ Hey nereye gidiyorsun? Daha parçayı bitirmedik!”

İşin içinden çıkmaya çalışan iki kız yanlarına gelen çocuğu fark etmemişlerdir. Dae Han boş duran sandalyeye oturuverir ve “ Hi! My name is Dae Han Jang. Nice to meet you.” Der elini uzatır. “Kız ne oluyor?” dercesine bir bakış atar Korece “ tanımadıklarınızın masasına böyle sormadan oturmak alışkanlığınız mı?” der “Lütfen gider misiniz? Önemli bir şey konuşuyoruz” Dae Han biran şaşırır. Arkadaşı yabancı olduğunu söylemiştir acaba yanlış kızımı göstermiştir. Diğer kıza bakar kız “ Ben Koreliyim” der gülerek. Dae Han sandalyeden kalkar “Oğlum salak mısın sen ikisi de Korece konuşuyordu yani yuh sana! Nice to meet you’ymuş. Rezil ettin kendini” der  ve kendi masalarına doğru gider ancak ani bir hareketle geri dönüverir “ Şey… ben aslında şu seçmeler için gelmiştim” der Kız “ Hangi bölümdesin? Kaçıncı sınıftasın?” diye sorar “ Konservatuar Müzik Bölümü Son sınıf” der. Kız “ Yapamazsın” der kesin bir şekilde Dae Han aldığı bu kesin yanıtla dumur olmuştur “Neden” diye sorar Kız “ Bu iş zamanının çoğunu alıp götürecek. Gecesi gündüzü ve belirli bir çalışma zamanı yok. Son sınıf öğrencisisin kendi gösterin olmayacak mı? Eğer seni izlersem, beğenirsem başrol yaparsam ve sen gösterin yaklaştığı zaman –üzgünüm ancak kendi mezuniyetimi garantiye almalıyım dersen seni zorla tutamam ve sonum olursun. Bu nedenle ne demişler deveni sağlam kazığa bağlayacaksın” Bu arada diğer kız bir kahkaha atar “Yine o bir şey anlamadığımız sözlerinden birini ettin. Ne demek yani bu şimdi?” Kız “ Yani işimi garantiye almalıyım demek istedim şaşkın kız”

İki kız cümle üzerine tartışırken Dae Han “ Öyle bir şey demem” der “ Ben kendi gösterime hazırım zaten. En azından bir deneme çekimi yapsan. Bir baksan bir şey kaybeder misin?” diye sorar. Kız içinden “ Neden buradaki öğrenciler sadece bölümlerine bağlı kalmıyor. Oyunculuk yapan şarkı söyler, şarkı söyleyen oyunculukta yapmak ister” sonra durur ve çocuğun suratına bakar “ Aslında çok hoş bir suratı vardır. Karakteri  suratına bakınca görebilmektedir. “Bir şans versem mi?” diye düşünür “ Dediği gibi o kadar kişiden sonra bir kişiyi daha denesem ne çıkar?” Çocuğa dönüp “ Tamam o zaman bir deneyelim” der “ Öğleden sonra 3 gibi iletişim binasının önünde ol” Dae Han çok heyecanlanmıştır “Tamam 3 te orda olacağım” diye arkalarından bağırır bu arada Kız arkasına döner “ Bu arada ben Mercan” der gülümseyerek “ Tanıştığıma memnun oldum”  Dae Han elini göğsüne götürür “Bende “

*

Koltukta oturmuş tanıştıkları ilk günü hayal eden Dae Han’ın eli göğsündedir “ Nasıl da heyecanlanmıştım.  Ah hele o en son kafeden çıkarken gösterdiği gülümseyen suratı… Şaşıyorum kendime nasıl oldu da kalp krizi geçirmedim “ der gülümseyerek. “ Ah!! Biran önce sonra olsun da görüşelim. Sonra görüşürüz dedi ancak sonra ne zaman söylemedi.” Diyerek koltuğa uzanır.

***

Yong Gi kanepede uzanmıştır. Uzun zamandır böyle yumuşak bir yerde yatmamıştır. Bugün olanlar aklına geliverir. “Eğer Mercan olmasaydı ne yapardım” der kendi kendine “ Onun gibi birini  görmedim. Başkası olsa herhalde bayılırdı ama o…” gülümser ve soluna döner. Her geçen gün bu insanların ilişkilerini daha fazla anlar. Hepsi birbirini olduğu gibi kabul etmiştir. İlk kez bugün rahat bir uyku çekecektir. Sonra biranda aklına Mercan’ın Hae Mi ile gitmediği gelmiştir. “Allah Allah “ der “Noona gitmedi. Bundan eminim ancak nerde ? “ Yattığı yerden kalkıverir. Şöyle bir etrafa bakar ancak kimseyi göremez “ Soon Cheol Hyung’da yok “ der. Soon Cheol’un odasının  kapısına gelir. Hafifçe tıklatır ve içeri kafasını uzatır. Yatakta Soon Cheol’ü ve Mercan’ı yatarken gördüğünde elini ani bir hareketle ağzına götürür. “ Ya!! Biliyordum işte! Birde ilişkimiz komşuluk ilişkisi demişti. Komşuluk ilişkisi böyle mi olur hiç? Biliyordum ve biliyordum” Kendi kendine gülerek yattığı yere döner. Yarın için eline muhteşem bir koz geçmiştir. Kıkırdaya kıkırdaya uyumaya çalışır.

***

(Ramon Leal – So Em Teus Bracos)

Evin her tarafını kahve kokusu kaplamıştır. Mercan suratına vuran güneşin ve bu muhteşem kokunun verdiği zevk ile uyanır. “ Ah ! Sabah mis gibi kahve kokusuyla uyanmak harika” der “Üstelik bu kahve Türk Kahvesi ise daha ne isterim” Bir süre daha yatakta kalır Hoo Jin uyanmış Soon Cheol’ün yüzü ile uğraşmaktadır. Mercan Hoo Jin’i de alır Soon Cheol’ü uyandırmadan odadan çıkar. Yong Gi mutfakta etrafa yayılan kokuların kaynağı olan kahveyi fincanlara dökmektedir. “ Günaydın” der. Mercan, “ Sana da  günaydın . Yalnız bir bardak daha yapmalısın” der kahveleri göstererek. Yong Gi “ Sakın bana Hoo Jin de içiyor deme” der ve tam bu sırada  içeri Hae Mi girer “ Mercan kahvesi!!!” Saçı başı dağılmış yataktan fırladığı gibi yanlarına gelmiş olan kızı görünce Yong Gi şaşkınlıktan dilini yutar. “ O nerden? Nasıl? “ diyerek bir Mercan’a bir kahvelere bir Hae Mi’ye bakar. Hoo Jin kızı görünce kahkaha atar Hae Mi “ Hoo Jin-a küçük adam gel bakalım buraya” Hoo Jin kızın uzun karmaşık saçları ile oynarken Yong Gi daha fazla dayanamaz “ Biri bana açıklarsa çok memnun olacağım biliyor musunuz? “ Hae Mi’ye dönerek “ Nasıl anladın bu kahveyi yaptığı mı?” Hae Mi burnunu göstererek “ Bu burunu görüyor musun? Dünyada eşi benzeri yoktur. Çok uzun mesafeden bu kahvenin kokusunu almak için özel üretim” der Yong Gi kızın burnuna bakar “ Madem özel üretim keşke şekli de özelleştirilseymiş” Hae Mi “ Ya Mercan ya! Şu çömeze bir şey söyle. Benim burnum doğal bir kere. Sırf doğal olduğu için güzel zaten değil mi Çingu? Ha öyle değil mi?” Mercan Yong Gi’ye uzanır kulağını tutar “ Çabuk özür dile bakalım. İnsanların burunları ile dalga geçilir mi? Her ne kadar dediklerin doğru olsa da söylememelisin” Hae Mi hayal kırıklığına uğramış bir şekilde “ Sende mi Bürütüs” der Mercan “ Seni seviyorum Çingucum” der “ Özel üretim burnunu da senide çok seviyorum” Kız bu cümleler üzerine yumuşar “ Alçak çingum”

Mercan, Hoo Jin’in yemeğini hazırlamak için  ayağa kalkar. Dolaptan sütü çıkarır tencereye koyar ve biraz ısınmasını bekler. Ilıyan sütü Hoo Jin’in bardağına doldururken Hae Mi “ Mercan, biyolojik bomba!” diye Hoo Jin’i kıza uzatır. Mercan elindeki bardağı bırakır ve Hoo Jin’i kucağına alır. “Resmen altına yapmış bir şekilde dolaşmaya alıştın. Ağlamıyorsun bile. Ne zaman tuvalete gideceksin acaba?” der ve çocuğun altını koklar “ Ya! Cidden biyolojik bomba bu. Oğlum bu koku ne? Garip bir şeyde yemedin ki.” Mercan Hoo Jin’in bardağını tezgahtan alırken Yong Gi “Tamam ben aldım” diyerek bardağı alır “ Hadi gidip şu çocuğu ve kendimizi bu kokudan kurtaralım” Mercan gülümseyerek “ Bak uyarıyorum. İlk deneyim çok feci olaylara neden olur. Bayılmalar, kusmalar gibi. Yani gerçekten benimle ve Hoo Jin ile aynı odaya girmeye niyetli misin? Eğer yapamayacaksan şimdi vazgeçebilirsin gerçekten gülmem, alay etmem. Çünkü bu çocuk göründüğü gibi şirin şeyler çıkarmıyor bezine” Yong Gi “ Hazırım komutanım” der ve ikisi Hoo Jin’in odasına girerler.

Onlar odaya girerken Soon Cheol uyanır ve mutfağa gelir. “Günaydın Hae Mi. Diğerleri nerde?” Hae Mi “ Yong Gi ilk Hoo Jin biyolojik bombasının tadına bakacak” diyerek odayı gösterir. Daha sonra kendisine kahve dolduran adamın yanına gelerek “ Ne oldu dün gece? bir şeyler anlattı mı?” diye sorar Soon Cheol yüzünü kendisine fazlaca yaklaştıran kızın suratını parmağı ile geriye iter “Sence anlattı mı bir şey Hae Mi? Sen onu benden daha iyi tanıyorsun. Sonra dedi durdu. Bende üzerine gitmedim” der. “ Ancak sadece o adamlar yüzünden dün o halde olmadığı kesin” Hae Mi “ Haklısın geldiği ilk dakikada anlaşılıyordu her şey yüzünden. Fakat ne olmuş olabilir ki? “ İkisi de düşüncelere dalmışken Hae Mi “ Ahh Yong Gi dememiş miydi bir adam ile karşılaştı diye. Fakat Yong Gi yanlarında durmamış. Mercan çocuğa sen çık demiş. Kim olabilir ki o adam? Bak şimdi daha da meraklandım” Soon Cheol dünü düşünür Yong Gi’nin bundan bahsettiğini duymamıştır. Ancak şimdi Hae Mi bahsedince o da adamın kim olduğunu merak eder. Yani gerçekten de Mercan’ın başka bir problemi vardır ve o adamla alakalı olması çok büyük bir ihtimaldir.

***

Galiba kulaklarımdan koku almaya başladım. Ya bu küçücük çocuktan hep böyle büyük şeyler mi çıkıyordu?” Mercan kahkaha atar “ Bende ilk gördüğümde aynı şeyi demiştim. Hatta aramızda kalsın biran Soon Cheol’dan bile şüphelendim ancak o böyle bir şaka yapabilecek tipte insan değil. “ Yong Gi, Hoo Jin’e baktıkça gülmektedir çünkü çocuk konuşulanları anlıyormuşçasına ikisine bakıp gülümser. “Şuna bak ya bir de gülüyor. Çok mu komik ha!” Yong Gi çocukla oynarken Mercan da bezini değiştirmiştir. “ Ah Kang Mo oppa ile Soon Cheol hiç büyümesin istiyorlar ancak en azından tuvalete gitmeyi bildiği yaşa gelse ne güzel olacak değil mi?” der Yong Gi “ Kesinlikle sana katılıyorum noona. Hele bu koku ve manzara sonrası sonuna kadar hak veriyorum.”

Mercan Hoo Jin’i yataktan indirir  “ Hadi git bakalım Hae Mi’ye “ diyerek çocuğu bırakır. Hoo Jin yavaş yavaş Hae Mi’ye doğru giderken Soon Cheol Hoo Jin’i kucağına alır Mercan, “ Alma şu çocuğu sürekli kucağına. Sonra her şeyde kucağımıza gelmek isteyecek ve bu pekte iyi bir şey değil” der Soon Cheol “ Neden iyi bir şey olmasın ki bu velet tam kucağıma göre” diyerek çocuğu öper. Mercan Hoo Jin’i Soon Cheol’ün kucağından alır ve tekrar yere bırakır “ Her ne kadar büyümesini istemeseniz de büyüyor ve büyüdükçe kilo alıyor bilmem farkında mısın? Hem Hoo Jin için hem bel sağlığımız için kucağımıza almayalım artık, bol bol yürüsün” der. Hoo Jin, Hae Mi’ye doğru yalpalayarak yürür. Mercan, Yong Gi ve Soon Cheol da arkasından giderler. Soon Cheol ” Şuna bak ya sarhoş gibi yürüyor. Bezi fazla mı büyük acaba?” Yong Gi “ Yok canım bezi çıkardıklarını anca alacak kapasitede” Mercan “ Dört çeker olduğu zamanlar taşıyabiliyordu ancak şimdi arkadan itişli ya altına yaptığı zaman hop poposunun üstüne düşüyor biliyor musunuz?” Soon Cheol “ Hadi canım sende!” Mercan, “Ya çok ciddiyim. Altına yapınca bir  düşüyor sonra tekrar ayağa kalkıyor ama ağırlıktan dolayı performansında yavaşlama oluyor ” Hae Mi daha fazla dayanamayarak “ Ya artık şu bez muhabbetini falan kesseniz de kahvaltımızı yapsak ne güzel olacak” Mercan, Hoo Jin’in taklidini yaparken Yong Gi ve Soon Cheol gülme krizlerine girerler ancak karınları guruldamaya başlayınca daha fazla dayanamayıp masaya geçerler. Hoo Jin’i sandalyesine oturtup eline kaşığı verir Mercan “ Hadi bakalım ye bir güzel.” Bunu gören Soon Cheol “ Mercan yapma şunu. Her tarafı batıracak” demesine kalmadan Hoo Jin  sadece kendi üzerini değil en yakınındaki Soon Cheol’ünde üzerini mama yapmıştır bile. Kaşığı bir eliyle tutarken diğer eli ile kasedeki mamasıyla oynayan Hoo Jin, üzerindeki mandalina-elma karışık mamayı temizlemeye çalışan Soon Cheol, etrafında böyle insanların olmasından dolayı mutluluk duyan Yong Gi , Hae Mi’ye  onun uzun bacakları yüzünden takılan Mercan ve aklından biraz önceki konuşmaları atmaya çalışırken Mercan’a laf yetiştiren Hae Mi tam bir aile saadeti yaşıyorlardır.

***

“Asistan hadi işe gitme vakti geldi” der Mercan “ Ben üzerimi değiştireceğim sonra beraber gideriz tamam mı? “ Soon Cheol bugün yine evdedir Hae Mi ise öğleden sonra ajansa gidecektir. Yong Gi “Siz ikinizin işi yok mu?” Hae Mi ” Öğleden sonra” der Soon Cheol ise “ Şuan benim ofisimdesin” diye yanıtlar Yong Gi “ Ha evet geçen sefer yazar olduğunu söylemiştin. Hyung bir ara yazdıklarını okumak isterim” Hae Mi “ Hahah o aslında yazar değil Yong Gi yazamaz o. Kaç senedir tanıyoruz Soon Cheol’ü ancak henüz internete yazdığı o hikayeleri dışında hiçbir eserini okuyamadık maalesef. Yani sende çok umutlanma” Üçü konuşmaya dalmışken Mercan seslenir “Yong Gi hadi! Daha hazır değil misin?” Yong Gi hemen evden çıkıverir “Hazırım hazırım”

Apartmandan çıktıklarında Mercan “Önce karakola gitmemiz lazım” der Yong Gi “ Neden? “ dercesine bakar  “ Dün adamların bıçağını almıştım ya işte onunla beraber gidip suç duyurusunda bulunacağız. Dediğin gibi eğer senin bir suçun yoksa bunu yapmamız lazım. Hoş suçun olsa da yapmamız lazım ama… Neyse kanıtımızla rahatça suçlamada bulunabiliriz “ der çantasını göstererek. Yong Gi kızdan cesaret almıştır. Aslında daha önce yapması gerekirken bir türlü cesaretini toplayamamıştır ancak şimdi Mercan ile beraber bunu yapabilecektir.

***

Karakoldan çıktıklarında adamların zaten arandıklarını öğrenmişlerdir. Onlarında şikayetleri ile artık kaçacak yerleri kalmamıştır. Mercan içerde çocuğu zorlamamış ancak şimdi Yong Gi’nin o adamlarla nasıl bir ilgisi olduğunu ayrıntılı bir şekilde öğrenmek istemektedir. “Yong Gi “ der çekinerek “ Sen nasıl bulaştın bu adamlara?” Yong Gi bu soruyu beklemektedir “ Gerçekten öğrenmek istiyor musun? Yalnız bak uyarıyorum çok üzücü bir hikaye bu. Anlatmadan öncede bir şartım var bana acımayacaksın ve sende kendinden bahsedeceksin” der Mercan çok meraklanmıştır “ Tamam söz veriyorum sana acımayacağım ve bende sana benim hikayemi anlatacağım” Yong Gi biraz çekinerek “ O adamı da anlatacaksın “ der  Mercan biran duraksar “O adam… Haa dün gece sende vardın değil mi? Bu arada diğerlerine bir şey demediğin için teşekkür ederim. “ Yong Gi “ Anlatmaya hazır olmadığın şeyleri başkaları yüzünden anlatmak zorunda kalmanın ne kadar iğrenç bir durum olduğunu bilirim” der Mercan “ Gerçekten iğrenç bir durum” diye karşılık verir. “ O zaman öğle arasında her şeyi anlatacağız “ der “Her şeyi” Yong Gi saate bakar “ Ooo çok geciktin noona çok. Acele etmemiz lazım” İkisi son sürat kafeye koşarlar.

***

(Epitone Project – 해열제 (vocal Sammi))

Kafede Kang Mo bir adamla oturmaktadır “ Mercan uzun zamandır burada çalışıyor” der Kang Mo, adam “ Anlıyorum” der “Peki ne zaman burada olur?” Kang Mo “ Birazdan burada olur. Ancak ben hala neden burada olduğunuzu anlamış değilim” der. Adam “ Merak etmeyin kötü bir şey değil. Hatta Mercan için en iyisini isteyerek geldim” Kang Mo “ Eğer öyle diyorsanız. Müsaadenizle ben bir içeri kadar gideceğim. Bir fincan daha kahve ister misiniz?” Adam “ Teşekkür ederim almayayım” Kang mo odadan çıkarken Mercan ile Yong Gi içeri girer. Kang Mo koşa koşa yanlarına gelir “ Ya Mercan içeride ki adam seni soruyor. Dediğine göre iyi bir şey için gelmiş. Dünya Ajans’la senin ne ilgin var?” Mercan biran durur “Dünya Ajans mı? Benim bir ilgim yok” der Kang Mo “ Neyse Yong Gi sen işe başla biz içeri girelim” der Mercan’ı da alır odaya girerler.

Adam Mercan’ı görünce ayağa kalkar ve kendini tanıtır “ Merhaba ben Im Soo Bin” der “ Dünya Ajans ve Galeri’nin müdürüyüm. Min Ji hanımdan burada olacağınızı öğrendim. Ne kadar ısrar ettiysem de numaranızı vermedi “ der Mercan “Anlıyorum ancak neden buradasınız?” diye sorar Adam cebinden kartını çıkarır ve Mercan’a uzatır “ Nedenini öğle yemeğinde konuşmayı isterim” der Mercan “ Öğle yemeğine daha önceden verilmiş bir sözüm var” der ve devam eder “ Üstelik zaten buradasınız neden şimdi konuşamıyoruz?” Adam “ Peki o zaman şimdi konuşalım” der “ Hatta  çok kısaca söyleyebilirim; Bizimle çalışmanı istiyoruz. Geçen sefer Han Chul’un yerine yaptığın çekimleri çok beğendik ve senide ailemizin bir üyesi yapmak istiyoruz.” Mercan gülümser “Teşekkür ederim ancak ilgilenmiyorum” der “ Benim zaten bir ailem var” Kang Mo suratında büyük bir gülümseme ile “Eğer bunun için geldiğinizi bilseydim ben size zaten bu cevabı vereceğini  söylerdim. Böylelikle sizde bu kadar beklemek zorunda kalmazdınız” diyerek kapıyı gösterir, adam “ Mercan hanım bence bu kadar çabuk karar vermeyin” der “ Size dünyadan bahsediyorum. Bir çok şehirdede fotoğraflarınızın sergileneceğini söylüyorum. Büyük dergilerin kapaklarını süsleyecek” Mercan “ Ben hiçbir zaman böyle bir şey istemedim” der “ Şuanda olduğum yerden memnunum” Adam daha fazla üzerine gitmez ancak kapıdan çıkarken “ Yinede bir kez daha düşünmenizi istiyorum” diyerek uzaklaşır.

Kang Mo “ Gerçekten emin misin? Birçok açıdan aslında çok iyi olmaz mı bu? Her ne kadar adamı geri çevirmene sevinsem de –çünkü senden ayrı kalmaya dayanamazdım- yinede bence de tekrar düşünmelisin.” Mercan “Oppa eğer gerçekten dünya çapında tanınmak, bilinmek isteseydim o adam olmadan da bunu yapardım. Hatta belki de şimdi öyleydim ama istemiyorum. Ben sevdiğim şeyi sevdiğim insanlarla yapıyorum. Bunu eminim sen çok iyi anlarsın” Kang Mo gülümser “ Evet çok iyi anlıyorum” der Mercan “ Neyse ben Yong Gi’nin yanına gidiyorum” diyerek odadan çıkar.

“Etrafında sürekli adamlar var farkında mısın?” der Yong Gi Mercan ise çocuğun yaptığı kahveye gözünü dikmiştir “ Çömez! Bu çok güzel olmuş.” Yong Gi kahvenin üstüne bir melek yapmıştır. “ Birinin değilse ben bunu içerim” Yong Gi gülümseyerek  “ Senin için yapmıştım noona” der Mercan şaşkın “ Hayırdır çömez? Bak yine kızmadın. “ İyi olup olmadığını anlamak için elini çocuğunun alnına koyar “ Ateşlinde yok. Sabah kahvaltılar kahveler, yine burada kahve falan. Gerçekten iyisin değil mi sen ?” Yong Gi gülümseyerek “ Sende iyi davransam laf ediyorsun kötü davransam laf ediyorsun. Noona  bir karar ver ama” Mercan gülümseyerek “ Tamam tamam ben bu halinden memnunum. Seninle uğraşmak hoşuma gidiyor. “ der ve kahvesini yudumlar.

***

(Tearliner – Rainy Day (Piano Ver.) )

Yoğun geçen bir sabah koşuşturmasından sonra öğle arası gelmiştir. Yong Gi ve Mercan terasa çıkmışlardır. Mercan meraktan çatlamaktadır “ Üzücü bir hikaye dedi, bana acıma sakın dedi. Nasıl bir hikaye çok merak ediyorum” der içinden. Mercan bunları düşünürken Yong Gi yemeğini bitirir. Mercan  daha fazla bekleyemez “Tamam yemeğini de bitirdiğine göre anlatabilirsin” Yong Gi ciddi bir surat ifadesiyle “ Sadece bir kez ve sadece sana anlatacağım bunu” der Mercan   bu cümleden sonra masaya daha yaklaşır. Yong Gi devam eder “ 3 kişilik bir aileydik. Aslında şimdi böyle anlatmaya başlayınca hiç özelliği yokmuş gibi geliyor neyse. Babam kumarbazdı, annem ise alkolik. Hayatımda onun kadar içen bir başkasını görmedim. Sürekli birileri kapımıza dayanırdı. Haftada bir babam ölesiye dövülürdü sonrada hırsını annemden çıkarırdı annemde benden. Kısır bir döngü yani. Lisenin bitişine kadar dayandım. Sonrada bulduğum her yerde uyudum, her yerde çalıştım. Bir gün bu adamlarla karşılaştım bana babamı çok iyi tanıdıklarını ve yardım edebileceklerini söylediler. O an para kazanmaktan başka bir şey düşünmüyordum ve biranda iğrenç işlerinin içinde buldum kendimi. Neyse ki aklım çabuk başıma geldi ve gerisini biliyorsun. Benim yüzümden para ve iş kaybettiler. Her yerde aradılar en sonunda geçen gün karşılaştık”

Yong Gi anlatmaya devam ederken Mercan’ın gözleri yaşlarla dolmuştur. Kızın nerdeyse ağlamak üzere olduğunu görünce   gülmeye başlar. “ Noona gerçekten böyle bir şeyler anlatmamı mı bekledin?” Mercan şaşırmıştır gözünden yaşları silerken “Nasıl yani?” diye sorar “ Sokaklarda yaşamanın, mafyaya bulaşmanın ille böyle trajik nedenleri olmak zorunda mı? Eğer böyle düşünüyorsan fazla dizi izliyorsun.” Mercan “ Keyfimden yaptım de bende şu tabağı kafana geçireyim. Üstelik doğruları söylemek zorundasın yoksa sana tek kelime anlatmam” der Yong Gi boğazını temizler “ Tamam doğruları anlatıyorum. Aslında annem ben çok küçükken ölmüş. Hiç tanımadım eksikliğini de duymadım açıkçası ancak babamla bir türlü anlaşamıyorduk bende liseyi bitirdiğimde yanından ayrıldım bunun üzerine babam elimde ne varsa aldı. Para mı kredi kartlarımı. Sonrası aynı bir çok işte çalıştım vs.” Mercan gözlerini kısmış çocuğun doğruyu söyleyip söylemediğini anlamaya çalışır “ Şimdi sana nasıl inanacağım bilmiyorum çömez” der Yong Gi gülümser “ Noona inanamayacak ne var ki? Çoğu kişi şımarık bir velet olduğumu düşünür hatta babam bile öyle düşünüyor ancak ben sadece istediğim gibi bir hayat yaşamak istedim. Hepsi bu” Mercan bu son cümle ile çocuğa  inanmıştır hem de tüm kalbi ile “İstediğin gibi bir hayat yaşamak” der “ Bunun için her şey yapılır değil mi?”  Yong Gi gülümser ve önünde duran şişeyi kıza çevirir “ Sıra sende”  Mercan gülümser “ Yanımızda tekila getirmeliydik” der  “Tamam nerden başlamalıyım? “ Yong Gi kesin bir cevap verir “Dün geceki adamdan başlayabilirsin “ der Mercan “ Zor olanı seçiyorsun. Neyse yinede en başından başlamam gerekecek”

“ 3 sene önce geldim ben buraya. Ailem ne çok zengin nede diğerlerinden farklı. Buraya eğitim için geldiğimi biliyorsun. Aslında gitmem gereken yer burası değildi. Amerika’ya bursum vardı ancak bir şekilde ailemi ikna ederek buraya geldim. Mezuniyet sonrasında Amerika’ya gitmeliydim ya da ülkeme geri dönecektim” Yong Gi kızın lafını keser “ Nasıl yani Amerika derken Hoollywood’dan mı bahsediyorsun?” Mercan gülümseyerek başını sallar Yong Gi bunun üzerine “ Tamam yeteneklisin noona ama inanmam oraya gidebilecekken neden buraya gelesin ki? Atıyorsun” der Mercan “ Atmıyorum gerçekten öyle “ diyip  devam eder “ Sözümü kesme ve noonanı iyi dinle bir daha anlatmayacağım” Yong Gi ağzının fermuarını çeker gibi yapar ve Mercan devam eder “  İşte okulu bitirdikten sonra burada yaşamak istediğime karar verdim ancak ailem pek memnun kalmadı bu kararımdan. Uzun bir süre ikna etmeye çalıştım. Henüz setlere, sektöre hazır olduğumu hissetmiyordum üstelik fotoğrafçılık kalbimi çalmıştı bile birde o adam. Yalnız hiçbir şekilde onları tatmin edecek bir nedenim yoktu. Sonunda benimle ilişkilerini kesip ‘ Ne halin varsa gör yalnız artık senin gibi bir kızımız yok bunu unutma’ dediler. İşte o zamanlar dönüm noktasıydı resmen. Okuldan mezun olmuştum, param yoktu, eğer kirayı ödeyemezsem kalacak yerimde olmayacaktı ve o adam  biranda ‘gidiyorum’ dedi. İstediğim şeyi yapmak istiyordum ancak tek kalmak o an o kadar korkutucuydu ki. Neyse ki Hae Mi vardı yanımda. Birde Hoo Jin’in annesi çok yardımcı oldu. Kang Mo oppayı saymıyorum bile. “ Yong Gi biran hatırlar “ Ah evet Hoo Jin’in annesi” Mercan biran durur “ Ah evet bak onu da anlatacaktım sana. Ev sahibine biraz daha süre vermesi için yalvarırken, iyilik meleği gibi yetişmişti. Birbirimizi hiç tanımamıza rağmen yardım etti. Gerçi ev sahibinin yakın arkadaşı olmasaydı sanmıyorum ki ikna edebilsin. O da yeni taşınmıştı karşı dairemize. Ancak annemiz, ablamız olması uzun sürmedi. Tabi sonsuza kadar yanımızdan ayrılması da.”

*

Hae Mi bir hışımla içeri girer “ Mercan! Mercan! İnanamayacaksın. Sonunda sonunda bir ajans kabul etti. Artık bir mankenim” der Mercan, arkadaşına koşarak sarılır “ Bugün güzel haberler alıyoruz desene. Bende bir galeri buldum. Galerinin müdürü garip bir adam ama olsun sonunda fotoğraflarıma şans verecek birileri karşıma çıktı” der iki kız sevinçli haberlerle kendilerinden geçmiş, birlerine sarılmış zıplarlarken “ Hae Mi , Se Wol unniye de haber verelim kutlayalım bunu ne dersin?” der Hae Mi “ Tabiki kutlamalıyız. Ben üzerimi değiştireyim sende unniye haber ver “ der. Mercan evden çıkar ve karşı kapının zilini çalar. Ancak birkaç kez çalmasına rağmen kapıyı açan olmaz. En son içerden bir çığlık gelir. Mercan ne yapacağını bilemez şekilde Hae Mi’ye seslenir “ Hae Mi buraya gel hemen galiba Se Wol unniye bir şey oldu” der Hae Mi içerden koşarak gelir “ Şifresi neydi? Mercan şifre neydi?” Mercan derin bir nefes alarak şifreyi hatırlamaya çalışır. Birkaç denemeden sonra içeri girerler. Se Wol yerde yatmaktadır üstelik kanaması da vardır.  “Hae Mi hemen ambulans çağır” diye bağırır Mercan bir yandan da kadına bağırmaktadır ancak kadın kendinden geçmiştir.

***

Se Wol direk ameliyata alınmıştır. Mercan ile Hae Mi kapıda ne yapacaklarını bilemez bir şekilde bir doktorum ya da hemşirenin çıkmasını beklemektedirler. Bu sırada Soon Cheol gelir. “ Ablam , ablam nerde?” Mercan adamın yanına gider “ Sen kardeşi olmalısın. Onu ameliyata aldılar. Ancak neler oluyor hiçbir fikrimiz yok” der Soon Cheol “ Ben bugün yanına gelecektim ama bir türlü gelemedim. Eğer orda olsaydım bunlar olmazdı” diyerek dizlerinin üstüne düşer. Mercan birkaç kez bu adamı görmüş hatta Se Wol unniden duymuştur ancak hiç konuşmamışlardır ve şimdi böyle bir durumda daha önce hiç konuşmadığı bu insanı bir şekilde sakinleştirmelidir “ Adın Soon Cheol değil mi?” Adam gözlerinde yaşlarla başını sallar “ Bak Soon Cheol ben eminim ki her şey yoluna girecek. Üzülme biz buradayız. Sen yanında olsaydın da yaşanması gerekiyorsa yaşanacaktı. Lütfen kendini suçlama” diyerek sarılır. Yaklaşık 1,5 , 2 saat sonra ameliyathaneden bir doktor çıkar. Üçü hemen doktorun yanına giderler “ Biz elimizden gelen her şeyi yaptık. Ancak… Anneyi maalesef kurtaramadık” der Herkes şok olmuştur. Kimse ne diyeceğini bilemez bir şekilde kalakalır. Soon Cheol’ün abla diyerek bağırışı  hastanenin koridorlarında yankılanır.

Bir süre sonra yanlarına bir hemşire gelir. “ Bebeği görmek ister misiniz?” Mercan Soon Cheol’ün elinden tutar “ Soon Cheol yeğenini görmeye gidelim mi? Onu görmek ister misin?” Soon Cheol ayağa kalkar ve beraber bebeği görmeye giderler. Küçücük bir insan, gözleri etrafa ilk bakışlarını atıyordur. Mercan “ Şuna bakar mısın Hae Mi. Minicik bir şey bu.” Der şaşkınlığını gizleyemeyerek sonra Soon Cheol’a döner “ Burnu aynı sana benziyor.” Soon Cheol gözünü bebekten ayırmayarak “  Ben … Ben nasıl bakabilirim ki bu bebeğe? Ablam olmadan nasıl bakabilirim? Ben daha kendime bakamıyorken, bu bebeğe nasıl bakabilirim?” der gözlerinden yaşlar süzülürken. Mercan “ Biz bakacağız” der “ Ona hep birlikte bakacağız. Değil mi Hae Mi?” Hae Mi de bir yandan ağlarken bir yandan da “ Evet hep beraber bakarız. Elimizden geleni yaparız.”

Soon Cheol kucağında Hoo Jin, yanında Mercan ve Hae Mi ile hastaneden çıkar. **

***

“İşte böyle” der Mercan. Soon Cheol ile böyle tanıştık. Hoo Jin’e bu yüzden beraber bakıyoruz. En zor zamanlarımızda birlikte olduğumuz için birbirimize aile diyoruz. Açıkçası birbirimizden başka aile diyebileceğimiz kimsemiz yok. Yong Gi’nin gözleri dolmuştur “ Ben bir önceki şakam için özür dilerim” der “ Başıma böyle şeylerin geldiğine inanmana şaşmamalı çünkü onları nerdeyse yaşamışsın. Noona son bir şey sorabilir miyim?” Mercan kafasını sallar “ Sor bakalım” Yong Gi “ Peki şu adam, hani dün gece gelen, ne konuştunuz o gece? Gerçi çok uzun kalmadın aşağıda ama.. Senden özür mü diledi? Sen onu affettin mi?” Mercan bakışlarını çocuktan uzaklaştırır ve cevap verir “ Biliyor musun Yong Gi? Bende affedip affetmediğimi bilmiyorum. Dün akşam karşımda onu gördüğümde ilk hissettiğim şey rahatlamaydı. Onu karşımda sapasağlam gördüğümde mutlu oldum. Ancak ne var ki biran da gidişi, nedenini söylemeyişi hala biraz acıtıyor düşündükçe. Yalnız şöyle bir şey de var ben ona ‘Kalabilirsin’ dediğimde aslında zorlayamazdım kalması için ne kadar ironiktir ki bende aynı şekilde Türkiye’den Seoul’e geldim. Üstelik onunla gidebilirdim ancak burada kalmayı tercih ettim. Açıkçası ben bile ne yapacağımı bilmiyorum işte. İş aşka gelince her şey karmakarışık öyle değil mi?” Yong Gi derin bir nefes alır “ Ah noona harbi çok karışık işler. En iyisi unut sen o adamı. Boş ver hem çok iyi komşuluk ilişkisine sahip olduğun Soon Cheol hyungnim var. “ Mercan şaşırark “ Ne alakası var şimdi?” Yong Gi sırıtarak “ Geçen Hyungnime sordum sizin nasıl bir ilişkiniz olduğunu komşuyuz biz dedi ancak dün gece gördüm ki komşuluk ilişkiniz pek bir garip” Mercan çocuğa “ Neyden bahsediyorsun sen ne görmüşsün dün gece?” Yong Gi “ Hadi noona hiç aynı yatakta yatan komşu gördün mü sen? Yemeyin beni bu nasıl komşuluk ilişkisi ha?” Mercan sinirlenerek “ Çocuk sen beni sinir etmek için mi doğdun? Hem görmedin mi aramızda Hoo Jin vardı.” Yong Gi gülümseyerek “ O daha da garip ya işte resmen sen anne hyungnim baba Hoo Jin bebeğiniz gibiydi yani biliyorsun bende sizi ilk gördüğümde karı-koca sanmıştım. Bence kandırmayın kendinizi de  bizi de” Mercan daha fazla dayanamaz ve çocuğu kovalamaya başlar. Bir yandan da bu düşünceleri aklından çıkarmasını söyler. Onlar sadece yakın arkadaşlardır aralarında başka bir şey olamaz. Ancak Yong Gi hala ısrarcıdır ikisinin arasında arkadaşlıktan daha ilerisi olduğunu savurunur durur.

***

( Zitten – Rock Doves )

Dae Han duyduklarına inanamaz. Mercan neler yaşamıştır. Hiç birinden haberi yoktur. En zor zamanlarında yanında olamamıştır. Ancak kendini mutlu olmaktan geri koyamaz. Gördüğü bebek Mercan’ın çocuğu değildir üstelik gördüğü adamın Soon Cheol diye bahsettikleri adam olması muhtemeldir. Yani hala Mercan ile bir şansı vardır. Üstelik Mercan kendisinden nefret ettiğini de söylememiştir. Dae Han düşüncelere dalmışken,   Mercan ile Yong Gi merdivenlere doğru ilerlemektedirler. Yong Gi merdivenlerin başında duran adamı gördüğünde “ Hadi canım bu ‘O adam’ değil mi? “ der Mercan çocuğun baktığı yere doğru bakar “ Dae Han!” diyerek olduğu yerde kalır. Dae Han gülümseyerek “ Ah Sanho (Korece Mercan) burada mıydın?”

Beşinci Bölümün Sonu

10 Yorum (+add yours?)

  1. kimbapsushi
    Şub 01, 2011 @ 22:35:38

    öncelikle ellerine sağlık çingum diğer bölümün aksine uzunca bir bölümdü, doyduk diyebilirim.
    bir yandan diyemem de, doymak ne mümkün. karakterlerine bitiyorum resmen, bu bölümü de nedense ayrıca sevdim. şu bez muhabbetini keselim dediler de ben hiç kesilmesin istedim, bayıldım o kısma biyolojik bomba kısmından itibaren delice güldüm^^ bir de sol anahtarı sıçma kısmında ben de gülmekten sıçtım sanırım, çok eğlendim.
    bir de aigoo dedirten şirin ötesi anlar vardı. yong gi ile noonası mercanın ilişkisi sıcacık zaten. hele soon cheol, mercan ve hoo jin’in beraber uyumaları ne kadar sevimliydi.
    dae han da herşeyi duydu, yok ya ben hala soon cheol’cuyum arkadaş. dae han’ın kötü olduğunu düşünmüyorum, mercanı da seviyor kerata ama soon cheolun sıcaklığı yok onda. mercan almazsa soon cheol’u kendime istiyorum^^
    yong gi’nin hikayesini de öğrenmiş olduk, mercan’la dae han’ın geçmişine de giriyoruz yavaştan, umuyorum yakında daha da çok şey öğreniciiz.
    canımcım ellerine sağlık, bayılıyoruz ve daha çok istiyoruz.

    Cevapla

    • Ser_min
      Şub 02, 2011 @ 19:01:18

      @Kimbap
      Sağol çingucum.
      Benimde çok eğlenerek yazdığım bir bölüm oldu bu. İnşallah darısı 6 ya 😀
      Dae Han çok garip bir karakter ya 😀 Nereye koyacağımı bilemiyorum şuan 😀 Ancak kötü şeyler hissetmemene sevindim 😉
      Yong Gi de bir kaç küçük ayrıntı daha var bence çok etkileneceksiniz 😉
      Hadi hayırlısı bakalım bende size bayılıyorum 😉

      Cevapla

  2. evisirtinda
    Şub 01, 2011 @ 23:01:11

    hahah bayılıyorum ya şu çömeze :)) Dae Han’ı boşversin Mercan komşu oğluyla mutlu mesut yaşasınlar. En sinir olduğum karakterlerden biri bu Dae Han gibiler. Önce çek git sonra gel hala sevmesini bekle. Böyle bir karakter My name’s Kim Sam Soon’da da vardı. Boğulası yok edilesi karakterler. Oh valla sevdiğin git deyince gitsin gel deyince gelsin, yok daha neler. Acı çektir süründür sonra da geri gönder Amerikaya 😀 Hatta gitmeden önce çömezin peşindeki adamlara da iyi bi dövdür 😀

    Söylemeden edemeyeceğim şu ben uyuyana kadar gitme yanımda kal sahneleri hep en romantik sahneler arasında yer almıştır benim için. Bu sefer de durup derinden bir ahh çekmedim desem yalan olur hani

    Hae Min ile de çömezin arasını yapalım :)) Mercan komşuya taşınsın , çömez de onun evine 😀 Şu müdürle hoşlandığın kadının (adını hatırlayamadım) arasını yapalım. Mutlu mutlu olsunlar, gereksiz insanlar da gidiversinler :Pp

    Ellerine sağlık, yine tüh gene çabucak bitti dedim. yeni bölüm istiyoruuuuzz ^^

    Cevapla

    • Ser_min
      Şub 02, 2011 @ 19:04:01

      @evisirtinda
      Bencede o sahne çok dokunaklıydı bana bile dokundu yani 😀
      Dae Han’a böyle nefret kusmayın ya! Bir şans verin öyle pislik olsun diye gitmedi 😀 Az kaldı çıkacak ortaya 😉
      Hae Mi’ciğimi kime yamayacağım bilmiyorum ya aklımda tilkiler dolanıyor ama…

      Teşekkür ederim evisirtinda. Yakın zamanda bitirmeye çalışacağım. Sonrasında hemencecik yayımlayacağım 😉

      Cevapla

  3. Lee
    Şub 02, 2011 @ 16:22:33

    Sol anahtarı sıçma olayında kahkaha attım, çok orijinal bir espri çingu. Tebrik ediyorum seni bu konuda 🙂

    Ben hala 2 bölümdür Mercan ile Dae Han’ın uzun uzun konuşmasını bekliyorum. Sanırım bu ızdıraplı büyük bekleyişim 6. bölümde son bulacak gibi. Zaten 6. bölümde son bulmazsa ben yazarın evini basıp katliam yapacağım bu gidişle 😀

    Gayet keyifle okuduğum bir bölüm daha oldu. Beni geçtin, bu konuda da tebrik ediyorum. Yavaş yazan Koala yazar Lee oldum iyiden iyiye.

    Soon Cheol’un hiç bir şekilde atak yapmaması sinirime dokunuyor aslında var ya. Bugün First Love ismindeki Tayland filmi hakkında yazdım blogumda. Okursanız orada da başroldeki kızın pek atak davranmadığından yakınmıştım. aynı durum işte Soon Cheol için de geçerli. Belki bu yüzden ben Dae Han’a açık kapı bırakıyorum. Tabi önce cezasını çekmeli, her ne kadar neden gittiğini bilmiyor olsakta bunu çok yakın zamanda öğreneceğiz gibi.

    Yong Gi ya Mercan’a aşık olacak ya da onu ablası olarak örnek alacak. Daha önce aşık olma kapısını kapatmış gibiydin, bu yüzden “rol modeli” olacak diyorum ben. Hae Mi ile aralarında bir şey olacağını şimdilik düşünmüyorum, çünkü o yöne kayan hiç bir durum olmadı.

    Ve hoo Jin’i yerim. Sakın büyümesin bu çocuk çingu. Araya fantastik, doğa üstü öğeler filan kat, Hoo Jin-a hep olduğu gibi kalsın aha 😛

    O yüzden Dae Han Mercan’ın kalbini geri kazanacak mı diye meraklı bir şekilde okumaya devam edeceğim. Soon Cheol son sözüm sana, komşu kızı ayağına aşık oldun ama hala itiraz ediyorsun. Biraz daha cesur olman lazım, yoksa kapacaklar gül gibi kızı.

    ayrıca çingum şahsen Mercan ile Dae Han’ın ilk tanıştıkları zamanı uzun uzun anlatmanı istiyorum yine. Kalındığı yerden devam etsin hatta, ta ki Dae Han terkedene kadar. İçimden bir ses sen de böyle yapacaksın diyor, valla o zaman bence tadından yenmez olur. Çünkü sol anahtarı sıçma dışında (aha!) bu bölümde en sevdiğim kısımlar onlar oldu.

    Heyecanlı bekleyiş devam ediyor, dın dın dın..

    Genel başkanınız bildirdi 😛

    Cevapla

    • Ser_min
      Şub 02, 2011 @ 19:08:01

      @Lee
      Tebrik için teşekkürler çingum 😉
      Merak etme evi basmana gerek kalmayacak 6 ta birçok şey konuşulacak 😉 Netliğe kavuşacak 😀
      Hikaye bitmeden o çocuk büyümeyecek merak etme :d Hatta bittiğinde bile yeterince büyük olmayacak 😀 Fantastik öğelere gerek yok 😀

      Son söz Soon Cheol2a iletilecek merak etme 😀

      Geçmişten güzel manzaralar yazacağım ayıpsın çingum 😀 Zaten araya sıkıştırmazsam böyle küçük küçük şeyler bende zevk almıyorum 😉

      Bir süre daha heyecanlı bekleyişe devam 😉

      Cevapla

  4. winpohu 'ca
    Şub 02, 2011 @ 20:58:58

    çok güzel bir bölüm olmuş .ellerine sağlık .uzun falan da değildi doyamadım okumaya ne güzel bir sürü şey ortaya çıktı ama daha çok şey var .merakla yeni bölümü bekliyorum bu eleman neden kızı terk etmiş beklenen soru bu .bende dae han ‘a sempati duyuyorum bakalım neler olacak ? kolay gele çingu 🙂

    Cevapla

  5. 4astrea
    Şub 02, 2011 @ 22:00:25

    Ellerine sağlık çingum, yine süper bir bölümde heyecanla okudum.
    Öncelikte ilk bata Dae Han gibi bende Mercan’ın büyük bir tepki vermesini bir tokat falan atmasını bekliyordum yanıldım ahaha 🙂
    ikinci olarak Yong Gi’nin ilk hikayesine Mercan gibi bende inandım ahaha:) Yalnız Yong gi o adamlarla ne işler cevirdiğini tam olarak anlatmadı, sanki bu olaylarda bir şeyler var gibi. Yong gi ile ilgili büyük bir süpriz bekliyorum ben daha doğrusu tahmin ediyorum. Bence Yong gi, Hae Mi ile olmayacak ama 🙂
    Hoo Jin’in annesinin ölümü üzücüydü:(
    Biyolojik bomba olayına bayıldım;) bir de onların böyle mutlu kocaman bir aile olmasını Yong Gi gibi bende kıskandım.
    Tekrardan ellerine sağlık çingum dolu dolu uzun bir bölümdü, darısı benim başıma ahaha 🙂

    Cevapla

  6. hikaruivy
    Şub 03, 2011 @ 20:29:41

    Ayyyyyyy!!! Şerminim bayıldım ben bu bölüme. Şu anda gözlerimde yaşlarla yazıyorum. İnanamıyorum yaa, her şey süper bağlandı bu bölümde, çok tebrik ederim canım. Özellikle Hoo Jin’in doğumu sahnesinde ciddi ciddi ağladım yani… Uff…

    İlk kısımlar ise acayip tatlı ve romantikti. Soon cheol’un Mercan ve Hoo Jin’le aynı yatakta uyurken söyledikleri; sonra sabah kahvaltısı sahneleri… Hepsi inanılmaz şekerdi. Ayrıca Dae Han’ı ilk kez sevimli buldum. Mercan’la ilk tanışmaları, “nice to meet you” muhabbeti bayaa komik ve tatlıydı 😀 Evet ben de bu flashback’lerin devamından yanayım.

    Aaaaagggghhh, daha fazla istiyorum, lütfen 6. bölüm hemen gelsin!

    Cevapla

    • Ser_min
      Şub 05, 2011 @ 10:49:11

      @hikaru
      Ay çok mutlu oldum. Gerçekten o kadar duygusallaştırdı mı seni? Nedense ağladın diye fazla sevindim. Demek cidden olayı trajediye sürüklesem çok fena şeyler olabilir. Ancak merak etme en fazla dram böyle 😀 Hatta bu kadar belki ilerde birkaç tane daha olabilir 😀
      Flashback yapacağım uzun bir süre daha 🙂 çok seviyorum ben geçmişe bakış atmayı. Elimden geldiğince yeni bölümü yayınlayacağım

      Cevapla

Ser_min için bir cevap yazın Cevabı iptal et