Heaven her zamanki gibi öğlen kalabalığını ağırlıyordur. Mercan “ Bir white chocolate mocha, iki espresso ve bir latte hemen geliyor. Yong Gi sen espressoarı hazırla ben diğer ikisini hazırlarım hadi” Yong Gi “ Espressolar hemen geliyor “ Siparişleri teslim ettikten sonra Yong Gi “ Yemek yemiyor muyuz?” Mercan “ Birazdan çıkarız. Şu kalabalık biraz azalsın. Ne yesek acaba?” Yong Gi “ Şu an ne olsa yerim. Hatta Hoo Jin’in böceklerini bile yiyebilirim yani. Yeter ki bir şeyler yiyeyim.” Mercan çocuğun saçlarını karıştırır “ O kadar acıktın yani.” Yong Gi başını sallar bu sırada içeri Yong Gi’nin babası girer. Mercan’a selam verir ve yanlarına gider “ Bende oğlumun elinden bir kahve içebilir miyim? Ya da yemeğe çıkalım ne dersiniz?” Yong Gi sinirden nefes almayı unutmuştur. Mercan çocuğu sarsar “ Evlat iyi misin? Nefes al, nefes al!” Yong Gi “ Senin burada ne işin var?” Mercan “ Ben çağırdım. Beraber bir şeyler yememizin iyi olacağını düşündüm. Bana babamla konuştum dedin ancak gözümle görmezsem inanmazdım. Üstelik gitmeden önce bende onunla tanışmak istedim. Kötü mü oldu?” Yong Gi “ Onunla bir kez konuştum. Senin hatırına şans vereceğimi söyledim. Neden zorluyorsun?” Mercan önlüğünü çıkartır ,Yong Gi’nin kolundan tutar “ Biz yemeğe gidiyoruz” der ve terasa çıkarlar. Yong Gi’nin babası “ Mercan hanım ben gitsem iyi olacak.
Mercan “ Olur mu öyle şey. Siz bakmayın onun böyle davrandığına. Birazdan sakinleşir. Biz en iyisi bir şeyler yiyelim.” Adamın tereddüt ettiğini görür “ Güvenin bana kesin açlık başina vurdu onun ondan böyle davranıyor” Yong Gi söze karışır “ Benim adıma konuşma. Açlıktan değil tamam mı? “ Mercan gülümser “ Tamam , öyle diyorsan öyle olsun. Yalnız ben cidden açım. Ne yiyoruz?” Adam “ Ben hemen sektere haber verip bir şeyler getirteyim olur mu?”
Tearliner – Can’t Understand
Masada hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordur. Yong Gi bir kez bile dönüp babasının suratına bakmamıştır. Mercan “ Sohbetinede doyum olmuyor evlat yani biraz sussan iyi olacak” der ve gülümser Yong Gi “ Evet değil mi ben biraz sussam iyi olacak. “ der imalı bir şekilde. Bu sırada yemekler gelmiştir. Masaya konulup açılınca Mercan kendini tutamaz “ Vuah bunun kıymetini bilmek lazım. Şu terasta yediğimiz en lüks yemek ramendi şimdi önümüzdekilere bak. Yong Gi bence bunu kaçırmamalısın” der bir çatal uzatır. Yong Gi babasına döner “ Sen neden yemiyorsun?” Adam “ Ah ben gelmeden önce bir şeyler yemiştim. Lütfen siz yiyin” Yong Gi “ Ya tabi ne de olsa bu senin her gün yiyebileceğin bir şey olduğundan bizi küçük görüyorsun değil mi? Hatta belkide sen aslında böyle bir şeyi ağzına bile koymazsın. Hala başkalarına küçümseyen gözlerle bakıp onları çaktirmadan aşağılıyorsun. Hiçbir zaman değişmeyeceksin” der ve önündeki tabağı yere fırlatarak masadan kalkar. Mercan bir hışımla olduğu yerden kalkar ve arkasından seslenir “ Bana verdiğin sözü tutmayacaksın gibi görünüyor. Eğer böyle çekip gideceksen bir daha benimle de konuşma” der. Yong Gi bunu duyunca durur ve babasına döner “ İşte seni bu yüzden hayatımda istemiyorum. Değer verdiğim her şeyi herkesi benden uzaklaştırıyorsun. Bravo yine yeteneğini konuşturdun” Adam daha fazla dayanamaz “ Bir şans istiyorum senden. Sadece bir şans. Hatalarım olduğunu biliyorum. Her şey için gerçekten üzgünüm ve telafi etmek istiyorum ancak sen izin vermezsen bunu nasıl yapabilirim? Evet ilgisiz davrandım. Kendimce sana en iyisini yaptığımı sandım ancak bunların hepsini seni sevdiğim için yaptım oğlum. Seni çok sevdiğim içindi. Sevgimi böyle gösterebileceğimi düşünmüştüm. Sanırım gerçekten büyük hata yapmışım” der ve yürümeye başlar. Yong Gi’nin yanından geçer ve merdivenlere yönelir. Yong Gi “ Beni gerçekten seviyor muydun?” Adam durur arkasına döner ve gülümser “ Hala seviyorum” Yong Gi’nin gözleri dolmuştur. Masanın yanına gider ve yere düşen bifteği alır ağzına atar. Mercan’a döner “ Tadı gerçekten güzelmiş” Mercan çocuga sarılır oda nerdeyse ağlayacaktır. Adama bakar ve gülümser. Bundan sonra işlerin düzeleceğini biliyordur.
***
Seon Cheol sevinçle yayın evinden çikar. “Bu akşam söyleyebilirim. Acaba bir yerde rezervasyon mu yaptırsam? Ya da yok terasta güzel bir masa hazırlarım. Sanırım kötü şeylerin üst üste gelmesi gibi iyi şeylerde ardı ardına olabiliyormuş değil mi Hoo Jin? “ Çocuk gülümseyerek dayısına bakar ve eve doğru yola koyulurlar.
Mercan ile Yong Gi, Yong Gi’nin babasını yolcu etmişlerdir. Kang Mo yanlarına gelir “ Mercan seninle biraz konuşabilir miyiz?” der ve birlikte ofisine giderler. Kang Mo “ Ne zaman dönüyorsun?” Mercan “ Düğünden sonra” Adam hayal kırıklığı yaşamıştır. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordur “ O kadar erken ha? Ben biraz daha kalırsın sanmıştım. “ Mercan “ Bana mı diyorsun? Ben hiç gitmeyeceğimi sanıyordum” der yüzünde kırık bir gülümsemeyle. Kang Mo kıza sarılır “ Küçük kardeşimden ayrılmaya hazır değilim. Gerçi hiç olmayacağım ama ne bilim. Ah bu çok zor” Mercan “ Oppa! Böyle konuşma lütfen” Kang Mo “ Tamam sustum. Yalnız… Seon Cheol? O biliyor mu?” Mercan başinı eğer. Adam hala kızın söylemediğini anlar “ Biran önce söylemelisin biliyorsun değil mi? Gideceğin fikrine alışması için ona zaman vermelisin” MErcan “ Gideceğim fikrine alışması lazım değil mi?” der gözleri dolmuştur “ Ancak ben bile hala alıştıramadım kendimi ondan nasıl beklerim. Ah bilmiyorum Oppa. Nasıl diyeceğim? Gerçekten bilmiyorum” Kang Mo kızın suratına elini koyar “ Hiç kimse bilmez zaten küçük kız bunu. Ancak ne kadar ertelersen o kadar kötü olacak” Mercan ona hak verir. Fazla bile uzatmıştır. Biran önce söylemelidir. Ama nasıl?
Apartmanın önüne geldiklerinde Yong Gi “ Benim biraz işim var. Çok geçikmem tamam mı?” der ve kızdan ayrılır. Mercan “ Nereye gidiyorsun? Ne işi bu? Kim Byeol ile mi buluşacaksın ha?” der ve gülümser Yong Gi “ Evet onunla görüşeceğim. Bu gün hiç görüşemedik” der ve uzaklaşir. Telefonunu alır “ Hyung, evet geliyor şimdi. Birazdan evde olur. Tamam görüşürüz” der ve kapatır. Daha sonra Kim Byeol’ü arar ve onunla buluşmak için yola çikar.
Mate – It’s Alright
Mercan önce kendi evine uğrar “ Ben geldim millet. Kimse yok mu? “ Evde kimse yoktur. Seon Cheol’lerde olabilecekleri düşüncesiyle karşiya geçer “ Seon Cheol, abimler burada mı?” Ancak yanıt gelmez. Etraftada kimse görünmüyordur. “ Nerdesin? Seon Cheol” derken terastan ışık geldiğini fark eder ve dışarı çikar. Bir sürü mum ve güzel bir masa ile karşilaşir. Neler olduğunu düşünürken Seon Cheol arkasında belirir “ Hoş geldin” der ve kızı öper. Mercan şaşkınlıkla gülümser “ Neler oluyor. Hoo Jin nerde? Abimler, Hae Mi?” Seon Cheol kızı masaya götürürken “ İşleri varmış” der Mercan gülümser “ Hepsinin birden ne işi varmış? Seon Cheol neler oluyor söyler misin? Seon Cheol cevap vermeden şarap doldurur. Mercan hala olup biteni anlamaya çalismaktadir. Daha fazla dayanamaz “ Bak söylemezsen kalkıp giderim ona göre!” Seon Cheol “ Tamam, tamam söyleyeceğim biraz sabretsen ne olur?” der ve kızın önüne bir dosya koyar. Mercan “ Bu ne şimdi?” der ve açar. İçindekini görünce gülümser. Bu sırada Seon Cheol bir zarf daha verir. Mercan zarfıda açar. “ Aman tanrım! Seon Cheol başardın! Kitabını yayımlayacaklar! İnanamıyorum” der yerinden kalkar ve adama sarılır. Seon Cheol “ Senin sayende” der Mercan birkaç saniye düşünür “ Nasıl benim sayemde? Ben bir şey yapmadım ki” Seon Cheol gülümser ve eline kitabı alır. Kıza kitabın adını okur “ Komşu Kızı” Mercan “ Komşu kızı… Aman tanrım bu ben miyim? Şaka yapıyorsun değil mi?” Seon Cheol “ Bunca zaman bir çok şey yazdım, bir çok kitap evine yolladım. Beni reddetmelerinin nedenini biliyor musun? Yazdıklarımın duygusu olmadığını söylüyorlardı. Her şeyin mükemmel olduğunu ancak bir ruhu olmadığını söylüyorlardı. Bende hepsinden vazgeçmiştim. Bir kitaba asla can veremeyeceğimi düşünüyordum. Ancak sonra seni düşündüm. Bana ruh kazandıran sen belki yazdıklarımada o ruhu kazandırabilirdin. Seni yazmaya başladım. Bizi yazmaya. Ah Mercan öyle bir duyguydu ki bu. Belki saçma gelecek ancak kitabı yazarken sana bir kez daha aşik oldum. Bizi bir kez daha sevdim. Ölesiye heycan duyuyordum her kelimesinden, her noktasından, virgülünden. O zaman anladım işte kitabın ruhu olması böyle bir şeydi. Onlar haklıydı. Ötekilerinde hiç böyle hissetmemiştim. Ve başardım. Artık Hae Mi’nin dediği gibi yazamayan bir yazar değilim. Yazıyorum. Senin sayende” der ve kızı öper “Teşekkür ederim” Mercan göz yaşlarını tutamamıştır. Bu adamı nasıl bırakıp gidecektir? Nasıl söyleyecektir. Üstelik o da her şeyi daha da zorlaştırıyordur. Seon Cheol “ Hey bunları ağlayasın diye söylemedim. Ağlanacak değil kutlanacak bir şey. “ der ve kendine sarılıp ağlayan kızı uzaklaştırıp yüzüne bakar “ Ah ne kadar çirkin bir sevgilim var benim böyle.” der ve kızın göz yaşlarını siler “ Ayrıca ben kitabın adı yüzünden önce bir dayak yerim diyordum” der Mercan kitabın adını düşünür “ Komşu Kızı” sonra gülümser “ Sinirimden ağlıyorum zaten. Herkese rezil edeceksin beni. Başka bir isim bulamadın mı? Komşu kızıymış… Nefret ettiğimi biliyorsun” der ve adama vurur Seon Cheol “ İşte böyle kendine gel canım. Ben ağlayan Mercan’a alışık değilim. O şiddet uygulamalı” der ve gülümser. Mercan’da ona karşilık verir. Seon Cheol “ Hadi bir şeyler yiyelim”
***
Hae Mi, Sarp ve Uras bir kafede oturmuşlardır. Sarp “ Neden kız kardeşimi onunla evde tek bırakmak zorundayım bana biri bunu tekrar açıklayabilir mi?” Hae Mi yemeğini yarıda keser “ Daha kaç kez söyleyeceğim. Sonunda o yazamayan yazarın kitabı basılacak ve bunu romantik bir yemek ile kardeşine söylemek istedi. Doğal olarak bizde onları yalnız bıraktık” Sarp “ İyide bu masayı terasa kurmadı mı? Onlar terasta romantizmi yaşarken bizde salonda olup biteni kontrol altında tutabilirdik. Uras söze karışır “ Abi var ya sende inanılmaz bir bakış açısı var. Bu tür şeyleri bir sen düşünürsün yani. Sence senin gibi zebellah bir adam onları izlerken romantizm yaşanır mı? O anca korku filmi olur. Korku!” Sarp Uras’a bir tane geçirir “ Bana bak bücür benim kız kardeşimse seninde ablam birazcıkta olsa korkmuyor musun? Romantizmin nerelere gideceği belli olur mu? “ Hae Mi güleceğim derken ağzındaki suyu püskürtür. Uras da kahkasını tutamaz “ Abi kocaman insanlar yani. Nereye giderse gitsin. Hangi devirde yaşiyoruz?” Hae Mi çocuga destek verdiğini göstermek için sırtına vurur “ Aynen böyle Urascığım. Seni tebrik ediyorum abinden daha olgunca ve döneme uygun düşünüyorsun” Sarp “ Bana bak Uras abini destekleyeceğine neler diyorsun? Bunların acısı bir bir çikacak. Kore’desin diye havalardasın ama yakında döneceğiz yani biliyorsun” der ve ortam biranda sessizleşir. Hae Mi’nin gülümsemesi kaybolur. Biran içinde olsa unutmuştur “ Evet döneceksiniz değil mi?” der “ Bunu bilmen güzel. Nasıl olsa döneceksiniz. Zaten Mercan’ı alıp götüreceksin. Onu sevdiği adamdan ayıracaksın. Bunu biliyorsun değil mi? Kardeşin o adamı seviyor” Sarp şaşkındır. Böyle bir çikis beklemiyordur. Hae Mi devam eder “ Madem biliyorsun o zaman bırakta başbaşa bir gece geçirsinler. “ der ve yerinden kalkar, dışarıya çikar. Sarp “ Ben ne dedim şimdi? Şşt Uras ne yaptım? Sana diyorum!” Uras Hoo Jin’ine yemek yedirmeyi bırakır ve abisine döner “ Daha ne yapacaksın abi? Daha doğrusu yapacağız. Onu en yakın arkadaşindan ayırıyoruz, aile olduklarını biliyorsun onu ailesinin değerli üyesinden ayırıyoruz. Üstelik bunları yaşayan sana aşik bir kız . Arkadaşindan ayırmanın dışında kendinden de ayırıyorsun” der ve Hoo Jin’e geri döner “ Birde kendilerine yetişkin diyorlar. Hiçbir şeyden anladıkları yok” Hoo Jin anlamışçasına bir ses çikarir “ Ya işte benim yeğenim. Sen bana çekmissin. Zeki çocuk” der ve gülümser “ Gerçi bana çekmen imkansız da neyse sen anladın benim demek istediğimi”
Sarp, Hae Mi’nin arkasından gider. Kız durakta oturuyordur. Yanına gider ve oturur “ Özür dilerim” Hae Mi adamın suratına bakar “ Neden özür diliyorsun?” Sarp “ Her şey için. Mercan’ı senden alacağım için. Sana ümit verdiğim için. Kırdığım için” Hae Mi “ Ah susar mısın? “ Sarp şaşirır “ Siz kadınlar ne garipsiniz. Özür dilememizi istersiniz. Özür dileyince sus dersiniz” Hae Mi “ Sarp! Ben özür dilemeni istemedim. Ayrıca sana aşik olmamda senin suçun değil. Yani kısmen senin suçunda işte çogu benim yüzümden” Sarp gülümser “ Yani seni bana aşik eden bu yakışıklılığım da benim yüzümden değil. Ne yapabilirim?” Hae Mi de gülümser “ Haklısın. O da doğru. Üstelik iki hafta’yı kolay unuturum merak etme” Sarp kaşlarını çatar “ Ne demek unuturum. Üstelik kolay unuturum. O ne demek?” Hae Mi, Sarp’ın verdiği tepkiye şaşirmıştır “ Unutmam gerekmiyor mu? Unutmamız gerekmiyor mu? Geri dönmeniz garanti değil. Tatil için ayrılışta değil. O yüzden en iyisi unutmak. İki haftayıda kolay unuturum” Sarp anlam veremediği bir ağrı hisseder. Aniden kızın elini tutar ve onu kendine doğru çeker “ En başta unutmamız gerektiğini bende düşündüm. Ancak niye unutalım Hae Mi? Unutmak istemiyorum” der ve kızı öper.
Kafede tek kalan Uras ikisini iyice merak etmeye başlamıştır. Bu sırada yanına bir adam gelir. “Uras bu sen misin? “ Uras “ Bu gitme işi devrelerime hasar verdi galiba. Mehmet abinin sesini duyduğumu sandım” der ve gülümser. Adam tekrar “ Uras, oğlum sen misin bu?” Uras şaşkınlıkla arkasına bakar “ Lan cidden Mehmet Abimiymiş. Yuh!” Adam “ Ne arıyorsun sen burada? “ der ve Hoo Jin’i gösterir “ Yoksa?” Uras ayağa kalkar “ Yok abi nerden çikardin. Yeğenim o benim” Adamın şaşkınlığı hala geçmemiştir “ Yeğenin mi? Hangisinin bu? Sarp’ın mı Mercan’ın mı?” Uras “ Mercan’ın” Adam “ Mercan mı? Vay be. Yalnız ne alaka oğlum sen neden buradasın? Ablan burada mıydı? Ne zaman evlendi ? Hiç haberimiz yok” Uras biran her şeyi allak bullak ettiğini anlar “ Abi uzun hikaye ya. Sen bizi geçte hayırdır sen burada ne arıyorsun? “ Adam “ Burası benim” Uras “ Şaka yapıyorsun değil mi? Hele benim bu yüzden hoşuma gitti yemekler. Geldim geleli doğru düzgün bir şey yiyemedim. Cennete düştüm sanıyordum. Meğer Mehmet abinin kollarıymış” der ve gülümser bu sırada Sarp ile Hae Mi içeri girer. Adam Sarp’ı görünce “ Hiç değişmemişsin koca ayak!” Sarp ta biran şaşirır “ Mehmet? Vay anasını! Oğlum nerden çiktin sen?” der ve adama sarılır. Adam “ Üç senedir buradayım ben. Asıl siz ne geziyorsunuz?” Sarp “ Kardeşimin yanına geldik. Yakında geri döneceğiz ama” Adam “ Oğlum, insan bir haber verir. Bilseydim geldiğinizi bizde de kalırdınız” Sarp “ Yürü git şerefsiz. Sanki nerde olduğunu biliyorduk. Bir de haber verseydin diyorsun” Adam “ Oda doğru. Ya şansımı denemek için geldim, tutar mı tutmaz mı bilmiyordum. Rezil olmamak için kimseye bir şey demedim. Neyse ki iyi kıvırdık. İşler gayet iyi” der ve çevresine bakar . Sarp “ Burası senin mi?” adam gülümser Sarp “ Aferin lan helal olsun sana ne diyeyim. Afettim. Darısı başima.” Adam “ Açıkçası ben büyütmeyi düşünüyorum. Burada kalma gibi bir niyetin var mı?” Uras daha fazla dayanamaz “ Ayakta konuşunca daha mı zevkli oluyor. Otursanızda bizde rahat etsek” Onlar otururken Hae Mi Uras’a döner. Uras “ Abimin liseden arkadaşi. Üniversitede de beraberlerdi. Burası onunmuş” diyerek açıklama yapar. Hae Mi “ Gerçekten mi? Vay canına dünya küçük diye boşuna demiyorlar. “ Uras gülümser “ Gerçekten öyle” Bu arada sarp ile Mehmet sohbeti koyulaştırmışlardır. Sarp “ Yok be abi bizim işler karışık. Türkiye’ye geri döneceğim işte çok yakında. Sanırım uzun bir sürede gelemem. Ama böyle düşündüğün için mutlu oldum. Bu arada kendini baya geliştirmişsin. Yemekler güzeldi” Adam “ Seninkiler kadar olmasa da, mütevazilik edemeyeceğim kendimi baya geliştirdim yani” derken mutfaktan çagirirlar “ O zaman sonra görüşürüz beyler. Gitmeden önce zamanınız olursa Mercan’ı da alın gelin. Cadıyı da özledim” der ve içeri gider. Sarp “ Mercan diyince bak yine aklıma geldi ne yaptılar acaba?”
***
Seon Cheol “ Yemek nasıl olmuş?” Mercan “ Bu zamana kadar yediğim en muhteşem yemek bu” der ve gülümser Seon Cheol zevkten dört köşe olmuştur. Mercan “ Yalnız biraz daha yersem cidden çatlayacagim” Seon Cheol yerinden kalkar kızın yanına gider “ O zaman hadi dans edelim. Yediklerimizi eritmemiz lazım” der ve kızı kaldırır. İlkbaharın son günlerindeki gece esintisi hafif hafif yüzlerine vururken, onlar yavaş yavaş dans ediyordur. Seon cheol kızın kulağına doğru eğilir “ Seni seviyorum. Sensiz bir hayat düşünemiyorum” der Bu cümleler adamın kokusu na dalıp giden kızı kendine getirir “Sensiz bir hayat düşünemiyorum” Mercan biranda dans etmeyi keser. “ Seon Cheol sana bir şey söyleyeceğim” Seon Cheol “ Dur şimdi kesme sözümü. Önce ben” Mercan istemeyerek olsa da susar “ Sensiz hiçbir şey düşünemiyorum. Nasıl bir şey yaptın ki bana, senden vazgeçemez oldum. Kokun sürekli burnuma gelir oldu, yüzün daima gözümün önüne. Sesin kulaklarıma. Öyle bir girdin ki hayatıma sen olmasan ne yapardım bilmiyorum. Sensiz kalmayı düşünemiyorum.” Mercan söylemek daha da zorlaşmadan adamın sözünü kesmeyi bir kez daha dener “ Seon Cheol bir şey demeliyim” Seon cheol “ Ya! Mercan! Az kaldı tamam şimdi senin sıran gelecek.” Bir deneme daha başarısız olmuştur. Seon Cheol devam eder “ Ne diyordum? Evett sensiz kalmayı düşünemiyorum. Resmen nefesimsin. Daha fazla uzatmayacağım” der ve cebinden kutuyu çikarir. Uzun zamandır baş ucundaki çekmece sakladığı o küçük kutuyu. Mercan donmuştur. Ne yapacağını bilemiyordur. Başka bir zaman olsa belki daha erken olmuş olsa şuan dünyanın en mutlu kadını kendisi olacaktır ancak şimdi. O kadar yanlıştır ki. Seon cheol devam eder. Kutuyu açar “ İşte şimdi senin sıran. Daima hayatımda olmanı istiyorum. Seninle olmak istiyorum. Benimle olmanı istiyorum. Senin olmak, benim olmanı istiyorum. Mercan benimle evlenir misin?”
***
Sarp “Bu saate kadar romantizmleri bitmiştir herhalde” Hae Mi “ Sende… Onların yanına gitmeyeceğiz zaten. Direk bize gidiyoruz canım” Sarp “ Demek direk bize gidiyoruz. Olmaz canım. Önce onlara uğrayacağız.” Uras “ Yani rahat bıraksan ne olur? Zaten kaç kez birlikte uyumalarına izin vermedin mi? Bununda ondan bir farkı yok. Üstelik izin vermende saçma yani. Kaç senedir beraberler senden mi izin alacaklar?” Hae Mi, Sarp’a bakar “ Biraz kardeşine benzeseydin ne olurdu? “ Sarp gülümser “ Birbirimize aşik olmazdık” Hae Mi “ Nasılda haklı çikardin kendini öyle” Uras “ Hoo Jin bunlar beni öldürecek. Siz ikiniz bakıyorum halletmişsiniz meselenizi” Sarp “ Sen her şeye karışma “ Uras “ O zaman bundan sonra “Ben ne yaptım? Ben ne dedim” diye gelme yanıma tamam mı?” Sarp “ Aman iyi ki bir defa sorduk. Hemen abart bakalım” Uras “ Bir defa mı? Ben olmasam sen ne yapacaktın acaba? Neyse…” İkisi bir birine laf yetiştirirken Hae Mi de kahkaha atıyordur. Birkaç dakika sonra apartmanın önüne gelirler. Tam içeri gireceklerken Seon Cheol apartmanın kapısından hışımla çikar. Hae Mi arkasından birkaç kez seslenir ancak Seon Cheol bakmaz ve uzaklaşir. Hae Mi “ Ne oldu şimdi?” hemen yukarı çikarlar Seon Cheol’lerin kapısı açıktır. İçeri girerler. Uras “ Abla nerdesin?” Hae Mi direk terasa çikar. Mercan yere çökmüs hıçkıra hıçkıra ağlıyordur. Hae Mi hemen kızın yanına gider “ Mercan ne oldu? Sakinleş. “ Mercan “ Hae Mi” der ve kutuyu gösterir. Hae Mi de kızın yanına çöker ve sarılır “ Ah canım arkadaşim benim. Tamam önce bir sakinleş. Neler olduğunu anlat. Bir çaresine bakarız” der. Mercan kıza sarılır ve daha çok ağlamaya başlar. Sarp “ Seni pislik herif” der ve Seon Cheol’ü bulmak için gidecekken Uras kolundan tutar “ Nereye gittiğini sanıyorsun? “ Sarp “ Nereye olacak. Kardeşimi böyle ağlatan adamı bulup ağzını burnunu dağıtmaya gidiyorum” Uras “ Saçmalamayı bırakır mısın? Sanki bu her şeyi çözecek” Bu sırada Yong Gi gelmiştir. “ Neler oluyor? “ Mercan’ı görünce yanına gider “ Anne ne oluyor? Sana ne oldu? Neden ağlıyorsun” Çevresindekilere bakar “ Ne oldu burada?” Hae Mi çocugun omzunu tutar “ Bir şey yok. Sakin ol. Hadi Mercan’ı içeri götürelim” Yong Gi “ Hyung nerde?” HAe Mi “ Kapa çenenide yardım et” der ve Mercan’ı içeri götürürler.
Mercan uykuya dalınca Hae Mi odadan çikar. Yong Gi “ Ne olmuş anlattı mı?” Hae Mi “Elindeki kutuyu gösterir” Yong Gi yüzüğü görünce “ Sevinçten böyle ağlamayacağına göre. Sakın… Ah yoksa ögrendi mi?” Hae Mi “ Evet. Mercan söylemiş” Ortam biranda sessizleşir. Kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktur. Yapılması gereken şey sadece beklemektir.
***
Nell – Stay
Seon Cheol bir banka oturmuştur. Tekrar tekrar o an gözünün önüne gelir. Mercan’ın “Evet diyemem” deyişi “ Ben gidiyorum” diyişi Derin bir nefes alır. Arkasına yaslanır. “Her şey biranda nasıl böylesine dönmüş olabilir” diye düşünür. Sabahki halini hatırlar. Kitabının basılacağını ögrenmistir, sevdiği kadına evlenme teklifi edecektir ve o kadın evet diyecektir. Gülümser “ Demek sadece kötü şeyler üst üste geliyormuş” der. Her şeyi bir yana bırakır. En kötüsü sevdiği kadın, biricik komşu kızı gidecektir. Onsuz nefes alamadığı, o olmadan bir hiç olduğu kadın, onu bırakıp gidecektir. Hala inanamıyordur. “ Hani terk edişlerden, terk edilişlerden sıkılmıştı. Hani arkasında kimseyi bırakmak istemiyordu” diye düşünür. Aniden kalkar ve yürümeye başlar. Bulduğu ilk seyyar restorana girer. Üçüncü şişenin yarısına gelmiştir ki telefonu çalar. Arayan numarayı tanımıyordur. Açar “ Seon Cheol? Ben Dae Han şey biliyorum baya geç oldu ancak. Mercan’a bir türlü ulaşamıyorum, telefonu kapalı sanırım. Onunlasındır diye seni aradım” Seon cheol “ Dae Han? Haa Dae Han! Telefonu kapalı mı? O zaman gitmiştir ondandır. Uçakta telefonu kapattırıyorlar ya” der ve bir bardak daha içer Dae Han” Ne uçağı ne gitmesi? Sen sarhoş musun? “ Seon Cheol “ Ne sarhoşu be! Ben sarhoş olmam tamam mı?” Dae Han sadece klibin yarın yayınlanacağını söylemek için aramıştır ancak bir şeylerin olduğu bellidir “ Bana bak sen nerdesin?” Seon Cheol “ Nerde miyim? Şey ben Kore’deyim. Haha Maalesef Kore’deyim” Dae Han “ Seon Cheol, sen sarhoşsun. Ne oldu bilmiyorum ama nerdesin bana söyle. Seni eve götürmeye geliyorum” Seon Cheol “ Gerek yok! Beni eve götürecek en son insan sensin.” Dae Han gülümser. Cidden eski sevgilisinin sevgilisini eve götürecek en son kişi kendisidir. “ Doğru söylüyorsun ama insanlık görevi olarak düşünüyorum. Hadi şimdi uzatmada söyle nerdesin?” Seon Cheol çoktan sızmıştır. Dae Han “ Seon Cheol! Alo! Ah bu adam” der ve çikar. Apartmanlarının çevresindeki her yere bakar tekrar arar. Telefon açılır “ Seon Cheol nerdesin sen? “ telefona yemek tezgahının sahibi kadın bakar “ Oğlum bu kişiyi tanıyor musun sen? Bir türlü uyandıramıyoruz. Gelip alacak mısın?” Dae Han “ Evet teyze neresi orası?” Kadın yeri tarif eder. Dae Han birkaç dakika sonra varmıştır. Seon Cheol’ü alır ve evlerine doğru yola çikarlar. Adam yolda kendine gelmiştir. “ Sen ne arıyorsun burada?” Dae Han “ Kaç tane içtin sen?” Seon Cheol başinı tutar “ Hatırlamıyorum” derken her şeyi biranda hatırlar. “ Durdur arabayı. Şimdi gitmek istemiyorum. Gidemem” der Dae Han arabayı kenara çeker “ Ne olduğunu anlatacak mısın?”
***
Seon Cheol her şeyi anlatır. Dae Han “ Demek dönüyor. Çok kötü olmuş ama” Seon Cheol ters ters adama bakar. Dae Han “ Bakma bana öyle. Kötü olmuş derken ciddiydim.” Seon Cheol bakışlarını dışarıya çevirir “ Çok kötü şeyler söyledim. Suratına nasıl bakacağım?” Dae Han “ Eminim gidip konuşursan affedecektir. Hatta bence tamamen kendini suçluyordur. Ancak onları söylemeden önce düşünsen iyi olurmuş” Seon Cheol “ Senden tavsiye almak için bunları anlatmadım tamam mı?” Dae Han “ Tamam sinirlenme hemen. Akıl vermeye çalismiyordum. Zaten şuan garip bir durumdayız. “ Seon cheol gülümser “ Ona şüphe yok zaten. Sevgilimin eski erkek arkadaşiyla oturmuş sorunlarımızı konuşuyorum” İkiside gülümsemelerini tutamaz. Dae Han “ En iyisi seni eve bırakmak. Biraz sakinleşmişken hatta çakir keyifken gidip konuş. Böylesine üzgünken gitmesini istemezsin değil mi? Emin ol sonra inanılmaz pişmanlık duyuyorsun. Her ne kadar istemesem de onu bir daha göremeyeceğini düşün. Arkada bırakılmak kadar arkada bırakmakta zordur. Üstelik konu Mercan ise arkada bırakmak inan daha zordur.” Seon Cheol Mercan’ın neden bu adama kızmadığını şimdi anlıyordur. Dae Han gerçekten iyi bir adamdır. Ancak bunu asla ona söylemeyecektir. Dae Han “ Gülümsediğine göre gitmeye hazırsın” Seon Cheol “ Evet gitmenin vaktı geldi sanırım” der ve yola çikarlar.
Hae Mi “ Hadi siz gidip yatın. Ben onun yanında kalırım” Sarp “ Saçmala. Ayrıca senin yatman gerekiyor yarın katılmanız gereken bir düğün yok mu?” Hae Mi “ Ah evet! Ben onu nasıl unuttum? Yalnız ne olacak şimdi? Mercan da bu halde nasıl katılacak? Eğer gitmezsek çok ayıp olur.” Sarp “ Şimdi bunları düşünme. Hadi sende yat. Sabah olunca bir çaresine bakarız” Hae Mi “ Yok olmaz yatamam. Siz yatın” Sarp “ Keçi gibi inatçısın”
Dae Han, Seon Cheol’ü bırakır . Seon Cheol uzaklaşirken “ Evi bulabilecek misin?” Seon Cheol arkasına döner ve gülümser Dae Han “ Yüzüğü takmadan gönderme sakın!” Seon Cheol arkasına bakmadan elini sallar ve apartmandan içeri girer. Dae Han arabaya binip uzaklaşirken hikayenin bittiğini hissetmiştir. Ancak beklediği gibi hüzünlü değildir. Suratına taktığı gülümse sonuna kadar gerçektir. Gaza biraz daha basarken Seon Cheol’ün başarmasını içten istiyordur.
Nell – 믿어선 안될말
Seon Cheol içeri girer. Sarp bir hışımla üzerine doğru gelir yakasından tutar “ Ne yapmaya çalisiyorsun ha? Onun için ne kadar zor olduğunu bilmiyor musun? Eğer bağıracaksan, kızacaksan birini suçlayacaksan bana gel. Kardeşimi ağlattın ya… Şuan seni öldürmüyorsam ona şükret. “ , “ Abi bırak onu” Sarp “ Mercan. Özür dilerim ben uyandırdım mı seni?” Mercan “ Bırakacak mısın? “ Sarp Seon Cheol’ün yakasını bırakır. Mercan Seon Cheol’e doğru gelir ve sarılır “ Özür dilerim. Ben gerçekten özür dilerim” Seon Cheol de kıza sıkı sıkı sarılır “ Sen neden özür diliyorsun? Asıl ben özür dilerim. Öyle bağırmamalıydım, çekip gitmemeliydim” İkisi konuşurken Hae Mi herkesi toplar ve evden çikartir. Sarp “ Niye çikiyoruz?” Hae Mi “ Yalnız kalmaları lazım” Sarp “ Yine mi yalnız kalmaları gerek? Daha öncede yalnız kalmalılar dediniz, romantizm dediniz ne olduğunu gördük. Ben yanlarına gidiyorum” Hae Mi “ Sarp saçmalama ya! Rahat ol. Hadi yatalım benim çok uykum geldi” Sarp “ Biraz önce uyumak istemiyordun” Hae Mi “ E Seon Cheol geldi artık rahat rahat yatabiliriz” Sarp “ Asıl şimdi yatamayız.” Hae Mi adamın elini tutar “ Onlar birbirlerini seviyorlar. Bırak kendileri bir yol bulsun. Biz uyuyalım” Uras “ Evet biz uyuyalım artık” Sarp “ Tamam ya of uyuyalım”
***
Mercan ile Seon Cheol koltuğa oturmuşlardır. Mercan “ Sen içtin mi?” der ve adamı koklar. Seon Cheol gülümser “ Birazcık” Mercan “ Sen birazcıkta içsen yığılıp kalırsın. Nasıl olduda eve gelebildin?” Seon Cheol “ Aa şey o çok garip. Yani… Dae Han getirdi” der ve uzunca nefesini tutmuş gibi nefes verir Mercan gülümser “ Ne alaka? Dae Han ve sen” Seon Cheol “ Seni aramış, ulaşamamış beni aradı. Sarhoş olduğumu anlayınca da yanıma geldi falan işte. Klip yarın yayınlanacakmış bu arada” Mercan “ Gerçekten mi? Süper. Gitmeden önce her şey yerli yerine oturuyor” der kırık bir mutlulukla. Sonra aniden Seon Cheol’e döner “ Seon Cheol eğer gitme dersen gitmeyeceğim. Bunu iyice düşündüm. Doğru söylüyordun. Sana terk etmelerden, terk edilişlerden sıkıldığımı söylemiştim. Bundan sonra arkamda kimseyi bırakmayacağım demiştim ve öylede yapacağım. Senin için, bizim için kalacağım” Seon Cheol ne diyeceğini bilemez. Onun gitmeyeceğim demesi inanılmaz sevindirmiştir ancak bir tarafı “bunun böyle olmaması gerek” diyordur. Mercan “ Bir şey söyle” Seon Cheol “ Ben… Ah Mercan ben… Bunu yarın konuşalım ha? Ne dersin? Yarın düğünde sen baş nedime ben sağdıç, yorgun görünmememiz lazım değil mi? Yoksa bizi keserler. Hadi yatalım” Yatağa yattığında Mercan “ Sende benim için çok değerlisin. Her şeyimsin Seon Cheol. Seni kaybetmeyi göze alamam.” Seon Cheol kızın yanına uzanır “ Biliyorum Mercan. Senin ne hissettiğini biliyorum. Bir şey söylemek zorunda değilsin. Hadi uyu şimdi” Kız gözlerini kapatırken Seon Cheol “ Ne yapmalıyım? Ah çıldıracağım. Ben ne yapacağım?”
Sabah olmuştur. Sarp uyanır uyanmaz Mercan’ın yanına gitmek ister. “ Hae Mi kapının şifresi neydi? Gidip bakalım şunlara” Hae Mi gülümser “ Onlar çoktan uyanmışlardır. Hatta birazdan Mercan kapıya gelir “ derken kapı açılır “ Hae Mi hadi hazırlan gitmemiz lazım. Min Ji unni bizi bekliyormuş. Bu arada günaydın abi, günaydın çocuklar” Hae Mi, Sarp’a ” Gördün mü her şey yolunda” der ve Mercan ile yola çıkarlar. Apartmanın önüne geldiklerinde Müdür Gwang ile karşılaşırlar. Mercan “ Patron ne işin var senin burda? “ Adam “ Müstakbel eşimin emri ile sizi almaya geldim. Eğer sizi alıp hemen yanına götümezsem ortalığı birbirine katacak. Bugün ayrı bir çıldırdı. Ah bu kadının her hali muhteşem” diyip düşüncelere dalmış iken Hae Mi “ Müdürüm o zaman biran önce gitsek nasıl olur?” Gwang Tae “ evet evet doğru söylüyorsun kabarık saçlı kız hadi gidelim” Hae Mi” Bugün baya mutlu” Mercan gülümser ve başını sallayarak onaylar.
***
Göz açıp kapayıncaya kadar düğün saati gelmiştir. Mercan “ Hae Mi bizimkileri aradın mı? Geliyorlar mıymış?” Hae Mi “ Evet, evet biraz önce konuştum. Yoldalardı. En geç yirmi dakikaya burada olurlar. “ Mercan “ O zaman bizde üzerimizi değiştirebiliriz artık. Unni al sen bu papatya çayını iç, sakinleş bizde giyinip gelelim” Min Ji “ Hemen giyinin, hemen gelin. Birinin elimi tutması lazım” Kızlar içeri girer ve üstlerini değiştirirler. Onlar hazırlanırken Seon Cheol gelinin olduğunu odaya girer “ Noona? Vuah! Çok güzel olmuşsun” Min Ji adamı görür görmez eline yapışır “ Tam zamanında, birinin elimi tutması lazım” Seon Cheol gülümser kadının elini, iki eliyle kavrar “ Bizimkiler nerde?” Min Ji “ Giyinmeye gittiler” derken Hae Mi odadan çıkar. Seon Cheol “ Vay canına Hae Mi saçların böyle toplu olunca bir an tanıyamadım seni. Çok güzel olmuş” Hae Mi “ Ya ben kendimi böyle kel gibi hissediyorum ama” Min Ji ile Seon Cheol gülümser. Ardından odadan Mercan çıkar. Seon Cheol’ün biran nefesi kesilir. Min Ji’ye döner “ Nedimelerin gelinden çirkin olması gerekmez mi?” Min Ji gülümser “ Elimden geleni yaptım ancak onu çirkinleştirmeyi başaramadım maalesef” der ve çocuğun elini bırakır. Seon Cheol Mercan’ın yanına gider “ Kalbim atmayı bırakacak nerdeyse” der ve kızı öper Mercan “ Söyle kalbine son sürat atmaya devam etmeli, benimkine yetişmeli” Seon Cheol kıza sarılır “ Çok güzel olmuşsun” Mercan “ Sende çok yakışıklı görünüyorsun. Düğünde sakın yanımdan ayrılayım deme, kimse seni bekar sanmasın. Kimseye gülümsemek yok. Benim başımı belaya sokma” Seon Cheol gülümser “ Bunları benim söylemem gerekmiyor mu?” Mercan “ Sen düğünlerdeki kızları bilmezsin, erkek dedektörleri vardır onların kapıverirler” Seon Cheol “ Öyle diyorsan… Yanından bir saniye ayrılmam bende” Hae Mi “ Ya siz ikiniz yine bir alemlere kapattınız kendinizi. Sağdıç koş damat seni çağırıyor. Baş nedime sende hazır ol birazdan gidiyoruz hadi.”
Alex – 또 다시 너에게로
Düğün bir tepede, denizin ayakların altında göründüğü bir yerde yapılmaktadır. Hafif esen rüzgar güneşi engellemesi için koyulan beyaz örtüleri dalgalandırıyordur. Dökülmeye yüz tutmuş sakuralar etrafta uçuşurken orda bulunan herkesi cennetteymiş gibi hissettiriyordur.
Davetlilerin arasıdan yürürken Mercan gözlerini Seon Cheol’den alamıyordur. Yerlerine geçtiklerinde gelin içeri girer. Yavaş yavaş rahibe yaklaşır. Rahip konuşmasına başlarken ikisinin heyecanı tüm salona yayılmıştır. Bir birlerini karı koca olarak kabul ettiklerinde Mercan’ın gözleri dolmuştur. Biran aklına Seon Cheol’ün teklifi gelir. Bir daha konusunu açmamasına rağmen emindir, oda şuan o geceyi düşünüyordur.
İlk dans için şarkı çalmaya başlamıştır. Mercan sahnede Alex’i görünce çok sevinmiştir. Kızın gülümsediğini görünce Seon Cheol “ Sana da başkalarına gülümsemek yasak hanımefendi.” Mercan adama döner “ Öyle olsun bakalım” der ve öper. Bu sırada Müdür Gwang ile Min Ji yanlarına gelir. Gwang Tae “ Hadi bizi tek mi bırakıyorsunuz? Sizde” der ve ikisini de dansa zorlar.
Her şey çok güzeldir. Herkes gülümsüyordur. Güneş batmıştır ve ağaçlara takılan ışıklar açılmıştır. Hoo Jin ile ilgilenen Mercan’ı izlerken Seon Cheol’ün yanına Müdür Gwang gelir “ Sizin düğününüzü de burada yapalım. Ne dersin?” Seon Cheol gülümser elinde kutuyu çevirir. Müdür Gwang “ Hahaha ben bilirim işte. Teklif edeceksin değil mi? Hissetmiştim. Düğünde böyle bir şey olacağını biliyordum” der ve çocuğun sırtına vurur. Seon Cheol “ Teklif ettim, bugün bu yüzüğü parmağına takacağım” der. Müdür “ Oğlum söyleseydin ya aradan sizinkini de çıkarırdık. Ne güzel olurdu çifte düğün “ Adam hayal alemine şöyle bir gitmişken, Seon Cheol yanından ayrılır “ Şimdi mi gidiyor? Hemen mi takacak? Min Ji nerde? Yeobo!! Yeobo!!” diyerek Min Ji’nin yanına gider. Seon Cheol ise Mercanların yanına gelmiştir. Kucağından Hoo Jin’i alır ve Yong Gi’ye verir. Cebinden yüzüğü çıkartır, Mercan’ın elini tutar ve yüzüğü parmağına takar. “ Gitmelisin. En doğrusu bu. Birilerini de arkada bıraktığını düşünme geri dönmek zorundasın. Yüzüğüm sende. Kalbimde” Mercan göz yaşlarını tutamaz ve adama sarılır. “ Döneceğim. Mutlaka döneceğim” der ve Seon Cheol’ü öper. Bu sırada Gwang Tae ile Min Ji yanlarına alkışlayarak gelirler Min Ji “ Kafasından uydurduğunu sandım ama gerçekmiş. Çok sevindim sizin adınıza. E tarih belirlediniz mi?” Seon Cheol “ Ah şey… Ne zaman dönerse o zaman galiba” Müdür Gwang “ Gitmeden önce yapalım şunu ya! İnat etmeyin” Mercan “ Patron yarın gidiyorum biliyorsun” Müdür Gwang pis pis gülümser.
Alex – 너에게 닿기를
Yarım saat sonra misafirlerin hepsi gitmiş yalnızca onlar kalmıştır. Mercan “Bizde gidelim artık. Yarın erken kalkmamız gerekiyor” derken Müdür Gwang “ Hiçbir yere gidemezsiniz” der Yong Gi “ annemin patronu ne olur gitsek. Zaten iki gündür hiç uyuyamıyoruz.” Bir saniye sonra Alex yanında rahip ile gelir. Yong Gi “ Şaka değil mi bu? Nedense biranda uykum kaçtı” Seon Cheol “ Hyung sen ciddi misin?” Müdür Gwang “ Mercan seninle aynı dinde olmadığımızı biliyorum ancak önemli olan zaten sizin ne hissettiğiniz. E bir din adamı olmasıda işin formalitesi diyelim.” Der ve ikisini rahip’in yanına doğru götürür. Min Ji kıza kendi çiçeğini ve başındaki duvağı verir. Hae Mi koşarak kızın yanına gelir “ Bugün baş nedime olmayı dilemiştim ancak bu kadar erken olacağını hiç düşünmemiştim” der Yong Gi’de Seon Cheol’ün yanına gelir “Sanırım sağdıç ben olabilirim.” Seon Cheol gülümser. Kang Mo Mercan’ın elini tutar ve Seon Cheol’ün yanına doğru yürürler “ Seni damada teslim edenin en azından abin olması gerekmez miydi? “ Mercan “ Sen dururken ona düşer mi? Sen benim ağabeyimsin, babamsın. En doğru insansın” Kang Mo gülümsemesine hakim olamaz. Kızı Seon Cheol’e verirken “ Ona çok iyi bakacağını biliyorum” der ve kenara çekilir. Rahip “ Sen Han Seon Cheol, Mercan Tekin’i hastalıkta ve sağlıkta, zenginlikte ve fakirlikte , iyi günde, kötü günde ömrünün sonuna kadar eşin olarak kabul ediyor musun?” Seon Cheol derin bir nefes alır “ Ediyorum. Daima ve sonsuza kadar” der ve yüzüğü takar. Rahip devam eder “ Sen Mercan Tekin, Han Seon Cheol’ü hastalıkta ve sağlıkta, zenginlikte ve fakirlikte, iyi günde, kötü günde, ömrünün sonuna kadar eşin olarak kabul ediyor musun?” Mercan gülümser “ Hımmm, bilmiyorum etsem mi?” Seon Cheol “ Mercaannn!!!” Kız kahkaha atar “ Ediyorum. Evet onu eşim olarak kabul ediyorum ama yüzük!” Hae Mi kıza yüzüğü uzatır. Mercan “ Bu nerden çıktı?” Min Ji “ Bu saatte anca bunu bulabildik sonra siz başka bir tane alırsınız” Mercan teşekkür eder ve Seon Cheol’e yüzüğünü takar. Rahip “ Bende sizi karı, koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsin” Seon Cheol Mercan’ın duvağını kaldırır ve onu öper Uras “ Annem, ablamın evlendiğini duyunca kesin dayak yiyeceğiz” Sarp “ Ben de onu düşünüyordum. Yüzüğü görünce neler olacak kim bilir. Üstelik buna izin verdiğim için ben iki kat daha fazla dayak yiyeceğim” Tek tek herkes gelinle damadı tebrik ediyordur Alex “ Böyle şeylerin yalnızca dizilerde olduğunu sanırdım ama gerçekten olabiliyormuş. Tebrik ederim “ Mercan “ Bende öyle sanırdım” der ve gülümser.
Ayrılma vakti gelmiştir. Hiç kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktur. Sadece yüzlerde sanki hiç silinmeyecekmiş gibi duran gülümsemelerle birbirlerine sarılır ve ayrılırlar. Arabada giderken Yong Gi “ Yalnız şimdi siz birbirinize Yeobo diyeceksiniz haha çok komik. Ah birde artık bir Ajumma ve bir ajjushi oldunuz” Seon Cheol gülümser, Mercan’a döner “ Yeobooo…” Mercan “ Efendim yeobooo” Yong Gi “ Tamam , tamam kesin. Iyy iğrençsiniz. Hiç yakışmadı hiç” der ve kulaklarını kapatır. İkisi için en mutlu günleridir.
Evlerin kapısına geldiklerinde Seon Cheol Mercan’ı kucaklar ancak ne tarafa gideceğini bilemez. Mercan gülümser “ Ee ne tarafa gireceğiz?” Hae Mi olaya el atar “ Tabi ki karşı tarafa. Erkek evine gidilir değil mi?” Sarp “ Ne erkek evi, ne kucaklaması sanki gerçekten evlendiler. İndir bakim çabuk kardeşimi. Herkes kendi evinde yatacak” der ve Mercan’ı Seon Cheol’ün kucağından alır eve girerken “ Bu ne canım? Bu ikisini ne zaman tek bıraksak başımıza bir şeyler geliyor. Şimdi ikinizi tek bırakırsam yarın gerçekten dayı olma ihtimalim var. Olmaz kabul etmiyorum” Seon Cheol dışında herkes kahkaha atıyordur Seon Cheol “Gülün bakalım. Yong Gi , Han Byeol ile başınıza da gelsin ben o zaman göreceğim seni” der ve eve girer. İlerleyen saatlerde herkes uyumuştur. Mercan yavaşça evden çıkar ve Seon Cheol’lere gider. Odanın kapısını açar ve adamın yanına uzanır. Seon CHeol gözünü açar “ Ne arıyorsun sen burada? Abin görürse direk dul kalırsın haberin olsun” Mercan gülümser ve sarılır. En azından birlikte uyuyalım. Sonra uzun bir süre uyuyamayacağız” Seon Cheol sıkıca sarılır “ Karıcığım” der ve gülümser Mercan “ Seni dinliyorum kocacığım” Seon Cheol “ Mercan cidden çok garip oluyor!!” , “ Bencede. Kesinlikle fazla garip” bir müddet sonra uykuya dalarlar. Ve çok çabuk sabah olmuştur.
Mercan gözlerini açtığında kendisine bakan bir çift göz görür “ Sen ne zaman uyandın?” Seon Cheol kızın saçlarını parmakları ile tarar “ Uyumadım” Mercan “ Neden? Horladım mı yoksa?” der ve ağzını eliyle kapatır. Seon Cheol gülümser “ Yok hayır horlamadın, ki horlasan da dünyanın en güzel melodisi olur en azından şimdilik” Mercan adamın burnunu tutar “ Ya Seon Cheol!!!” Seon Cheol “ Gözlerimi kapayamadım. Her şeyini tek tek kaydettim. Sanki biran kapasam gidecekmişsin gibi geldi” Mercan sarılır “ Zamanın durmasını hiç bu kadar içten istememiştim” der Bu sırada kapı bir hışımla çalınır “ Siz içerdekiler hemen uygun bir pozisyon alıyorsunuz çünkü birazdan içeri gireceğim” Mercan “ Hemen şimdide girebilirsin yani” Sarp çekinerek içeri girer “ Ah şey.. Güzel uyanmışsınız. Hadi kahvaltımızı yapalım sonra çıkmamız lazım” İkisi zorlada olsa yataktan çıkarlar. Mercan “ Yani beni kocamla neden yalnız bırakmıyorsunuz bir türlü anlamıyorum” Seon cheol “ Benide karımla yalnız bırakmıyorlar seni çok iyi anlıyorum” der ve oda odadan çıkar.
Kahvaltılarını ve son hazırlıklarını yaparlar. Kang Mo onları havaalanına götürmek için gelmiştir. Yong Gi “ Neden bizde gelemiyoruz. Ben olabileceğim yere kadar seninle olmak istiyorum” Mercan çocuğa sarılır “ Eğer evdeyken ayrılırsak emin ol daha iyi olacak. İşe gidiyormuş gibi düşünün” Hae Mi “ Sen bu zamana kadar sahip olduğum en kötü arkadaşsın. Gıcık kız seni” der ve kıza sarılır Mercan “ Bende seni seviyorum Hae Mi” Sıra Seon Cheol’e gelmiştir. Kucağındaki Hoo Jin Mercan’a kollarını uzatır “Anne, gel” Mercan şaşırır “Seni küçük canavar. Yeni kelimeler ha? Geri geleceğim “ der ve çocuğu kucağına alıp öper. Diğer eliyle Seon Cheol’e uzanır. Adam kızın yanına gelir dudaklarına bir buse kondurur “ Sonra görüşürüz” der “ Sakın gecikme” Mercan gülümser “ Merak etme. Gecikirsem ararım” der ve sarılır. Sarp Hae Mi’nin yanına gelir “ Unutursan çok kötü şeyler olur. Bak bir kez daha uyarıyorum” Hae Mi adama sarılır “ En ince ayrıntısına kadar hatırlayıp seni sinir edeceğim. Oldu mu?” Sarp gülümser. Uras “ Dostum sonra görüşürüz. Bir ara yanıma da gel. Han Byeol ile yürütemezsen sorun etme ben sana ne kızlar ayarlarım” Yong Gi “ İhtiyacım olacağını sanmıyorum ama aklımda bulunsun”
No Reply – Goodbye
Herkes söyleyeceğini söylemiş ve ayrılma vakti gelmiştir. Mercan arabaya binerken son bir kez arkadaşlarına, sevgilisine bakar. Gözünden bir dalma yaş gelir ve gülümser. Aynı şekilde karşılığını alır. Gülümseyerek onlardan ayrılıyordur, onlarda gülümseyerek Mercan’ı yolcu ediyordur. Daha fazla beklemeden arabaya biner ve yola çıkarlar.
Havaalanında check-in yaptırdıktan sonra uçağa binmek için kapılarının olduğu alana geçmeden önce Mercan “ Oppa bizimkiler sana emanet ona göre. Özellikle Hae Mi. O bir süre ne yapacağını bilemez. Hoo Jin’in kontrollerini unutmasınlar. Sonra… Yong Gi’nin kulağını sürekli çek tamam mı?” son kelimeler zorla çıkmıştır. Daha fazla dayanamaz ve ağlamaya başlar. Adam kıza sarılır “ Sen bizi merak etme. Yalnız bizi habersiz bırakma tamam mı?” Mercan adamı bırakırken başını sallar “ Bırakmam. Merak etme” der ve Uras ile Sarp’ın arkasından oda giriş için kapılara yönelir bu sırada “ Mercan!!! Bekle!” Kız arkasına döner. “ Sana gelme demiştim değil mi? “ derken Seon Cheol kızı öpüverir. “ İşte şimdi oldu. Eğer bunu yapmasaydım pişmanlık duyacaktım” der ve gülümser. Mercan bir yandan ağlarken bir yandan da gülüyordur. Arkadan biri “ Bende bir sarılsam” Mercan “ Sen ne arıyorsun burada? “ Dae Han gülümser “ Bu sefer sen gidiyorsun” der ve kıza sarılır Mercan “ Döneceğim.” Adam gülümser “ Biliyorum” Mercan Seon Cheol’e bakar “ Yalnız siz bu aralar sürekli birliktesiniz. Neler oluyor?” Seon Cheol “ Fark etmedim değil yani. Senden sonra bana tutuldu galiba” der ve gülümser. Mercan da gülümser “ Bu sefer içeri girmem lazım. O zaman sonra görüşürüz “ der ve ikinci kez arkasına bakmadan hızlıca kontrolden geçer ve kapıya doğru gözden kaybolur.
*** Bir yıl sonra***
Pepertones – New Hippie Generation
“Tamam anne! Evet aldım. Hayır şampuana falan gerek yok. Ya anne saçmalama. Bu kadar şeyi götüremem. Zaten orda her şey var” , “ Ne bilim kızım bu küçük valizle o kadar yol gidecek olman garip geliyor” Mercan kadına sarılır “ Dediğim gibi orda her şey var. Sadece acil lazım olacak birkaç şey almam yeterli. Sende gelirken abartma sakın tamam mı? Orada hallederiz” Kadın “ Sen sağsağlim bir git gerisini sonra hallederiz”. Mercan “ Her şeyi aldım galiba. O zaman ben çıkıyorum. Görüşürüz” der ve kadını öper. Salona girer ve babasının fotoğrafına bakar “ Görüşürüz babacığım” der fotoğrafa dokunur ve odadan çıkar. Mercan’ın annesi “ Hadi kızım taksi geldi” Mercan taksiye biner ve dönüş yoluna çıkar.
***
“Baba! Hadi yemek yiyelim” , “ Tamam Hoo Jin, Yong Gi ağabeyinin yanına gidelim o zaman”, “Evet, Yong Gi’nin yanına gidelim” Kafeye girerler “ Biz geldik!” Hoo Jin koşa koşa Yong Gi’nin yanına gider “ Hadi yemek yiyeceğiz” Yong Gi “ Yine bu çocuğu aç mı bıraktın” Seon Cheol “ Ne aç bırakması ben onu hiç doyuramıyorum” Hoo Jin “ Baba!! “ Seon Cheol gülümser “ Tamam, tamam hadi gel terasa çıkalım” Hoo Jin “ Kang Mo amca?” Seon Cheol “ Git bak bakalım odasında mı?” Hoo Jin koşarak adamın odasına girer Kang Mo “ Kimler gelmiş? Gel bakalım buraya küçük adam” der ve çocuğu kucağına alır Hoo Jin “ Biz acıktık, yemek yiyeceğiz” Kang Mo “ Öyle mi ? Hadi o zaman gidip yiyelim” der ve odadan çıkarlar. Seon Cheol “ Nasılsın Hyung? Yine biz geldik” Seon Cheol “ İyi yaptınız. Yong Gi hadi çıkalım yukarı” Yong Gi “ Byeol’ü bekliyorum. O gelsin yanınıza gelirim” Seon Cheol “ İyi o zaman hadi bakalım. Biz yukardayız”
Yaklaşık on beş dakika sonra Yong Gi yemekler ve Kim Byeol ile gelir. Hoo Jin direk kıza koşar “ Kim Byeol!!” Kız eğilir ve çocuğa sarılır “ Nasılsın Hoo Jin?” Hoo Jin “ İyiyim. Hadi yemek yiyelim” Byeol gülümser “ Tamam hadi yiyelim” Kang Mo ile Seon Cheol’ün yanına giderler ve yemek yerler. Kang Mo “ Bugün Mercan ile konuştun mu?” Seon Cheol “ Yok Uras ile konuştum çekimi varmış bugün. Ulaşamayız bir müddet” Yong Gi “ Ondan demek bende ulaşamadım. “ Kong Mo “ Çok özledim cadıyı.” Seon cheol gülümser “ Bende özledim. Hoo Jin’de çok özledi. Her gün konuşuyorlar. Her şey için arıyor. Gördüğü köpeği anlatıyor, giydiği kıyafetten bahsediyor, hepinizin dedikodusunu yapıyor haberiniz olsun” Yong Gi “ Demek istihbarat Hoo Jin’di. Bende dedim nerden öğrendi Kim Byeol ile kavga ettiğimizi. İyi papara yedim “ Kim Byeol “ Oh iyi olmuş sevgilime” Yong Gi “ Nasılda seviniyorsun ben azar işitince. Bazen beni sevdiğinden şüphe ediyorum” der ve kızın yanağını sıkar Kim Byeol “ Mercan unniden azar yiyince üzülmüyorsun ki, o yüzden bende sana üzülmüyorum” Yong Gi “ Doğru söylüyorsun.” Der ve gülümser. Bu sırada telefonu çalar “ Efendim baba? Evet bu akşam geleceğiz. Byeol de yanımda zaten. Bilmem bir dakika sorayım. Akşam babam çağırıyor sizde gelir misiniz?” Kang Mo “ Ben müsait değilim. Bir randevum var” der ve gülümser. Seon Cheol “ Şu Ae Rin ile bir biz tanışamadık. Bu arada bende gelemem. Evde yapılacak şeyler var” Yong Gi “ Yok baba işleri varmış. Biz geleceğiz” der ve telefonu kapatır. Bu sırada “ Alçaklar bensiz yemek mi yediniz siz?” Yong Gi “ İşte podyum cadısıda geldi. Seninki burada merak etme” der yemeği uzatır. Hae Mi “ Aferim hep böyle olacaksın işte. “ Seon Cheol “ Hoo Jin bak kim geldi” Hae Mi “ Hoo Jin-a küçük aşkım özledim seni” Hoo Jin kıza koşar “ Bende özledim” der ve kızı öper Kang Mo “ Yine öpücüğü Hae Mi kaptı” Hae Mi” Tabi ben kapacağım. “ der ve çocuğu yere bırakır “Hadi sen oynamaya devam et”
Bir iki saat sonra Seon Cheol ve Hae Mi kafeden kalkmışlardır. Eve doğru giderler Hae Mi “ O kadar kitap sattın. Hala en çok satanlar arasında kitabın bir araba almadın yani yazar bey. Hala yürüyoruz” Seon Cheol gülümser “ Yürümek en iyisi. Üstelik ben bu yolları çok seviyorum” , “ Nedenini biliyorum. Bakma öyle dediğime bence de yürümek en iyisi”, “ Bu yoldan yürürken her an karşıma çıkacakmış gibi hissediyorum. O yüzden mutlu ediyor beni” , Hae Mi kollarını havaya kaldırır derin bir nefes alır “ Kesinlikle mutlu ediyor. Çiçeklerde açtı. Daha ne kadar güzel olabilirdi?” Hoo Jin de bağırır “ Ne kadar güzel olabilirdi? Ve gülümser Hae Mi “ Ben bu çocuğu bir gün yiyeceğim. Çocuk seni bir gün yiyeceğim” der ve Hoo Jin’i kovalamaya başlar. Seon Cheol ağaçlara bakar sonra yüzüğüne “ Ne zaman geleceksin Mercan?” der ve iç geçirir “Hey dikkatli olun!”
Epitone Project – 이화동 (Duet with 한희정)
Akşam olmuştur. Hoo Jin uyumuştur. Seon Cheol de yatmaya hazırlanıyordur. Işıkları söndürür ve yatağa uzanır. Aklına son geceleri gelir. Sabaha kadar derin ve düzenli nefes alışverişlerini dinlemiştir. Kendi kendine gülümser. Bir kez daha arar ancak ulaşılamıyordur. Hala çekime devam ettiklerini düşünerek uyur. Gece uyanır, Hoo Jin’e bakmak için yataktan kalkarken biranda durur. Yorganı hafifçe kaldırır. Gözlerini ovuşturur, kendini cimcikler elini kızın yüzüne götürür “Ne kadar gerçek bir rüya” diye düşünürken kız gözlerini açar “ Uyandırdım mı yoksa?” Seon Cheol’ün kalbi duracaktır. Kız kalkar Seon Cheol’e sarılır. Seon Cheol kızı kendinden uzaklaştırır iyice suratına bakar “Mercan? Cidden sen misin?” Mercan gülümser ve adamı öper. Seon Cheol “ Cidden sensin. Ne zaman geldin? Neden haber vermedin?” Mercan “ Sakin, yavaş yavaş sor. Sürpriz yapmak istedim” Seon Cheol “ Gerçekten sürpriz oldu” der ve kıza yeniden sarılır. Mercan “ Hadi yatalım.” Seon cheol “ İstemiyorum. Doyasıya bakmak istiyorum sana” Mercan “ Kaç saat uçtum ben biliyor musun? Sonra uzun uzun bakarsın” der adama iyice sarılır “ Şimdi böyle uyuyalım hadi” Seon cheol hala kollarındaki kadının Mercan olduğuna inanamıyordur. Ancak günün yorgunluğu ile uykuya dalar.
Sabah uyandığında sağına soluna bakar “ Hepsi bir rüya mıydı? Ama çok gerçekti” der ve içeri gider. Hoo Jin “ Baba!! Annem gelmiş” der ve kıza sarılır. Mercan “ Günaydın. Al bakalım tam sevdiğin gibi” der ve kahveyi masaya bırakır. Seon Cheol hipnotize olmuş gibi kıza yaklaşır “ Rüya sanmıştım” der ve sarılır. Hoo Jin “ Bende , bende” der o da ikisine sarılır. Hae Mi yarı uykulu “ Sonunda Mercan’ın ki gibi kahve yapmayı becerdin galiba. Kokusu aynı onunki gibi “ der ve şok olur “ Kahvenin kokusu hayal görmeme neden oluyor galiba” diyip gözlerini ovuşturur ancak hal aynı şeyi görüyordur. Mercan “ Hae Mi inanmıyorum erkenden kalkmışsın” Hae Mi bir hışımla kızın yanına gelir “ Seni adi kız!! Geldin ama haber vermiyorsun” der ve kıza sarılır Mercan “ E ama sürpriz yapmak istedim yani. Ne var bunda? Sevineceğinize azarlıyorsunuz” Hoo Jin “ Evet sevinmelisiniz” der Hae Mi’ye kızar. Kız gülümser “ Bu çocuk gittikçe zekileşiyor” der ve Mercan’a bir kez daha sarılır. “ Hoş geldin” Mercan “ Hoş buldum. Yalnız Yong Gi nerede?” Seon Cheol “ Dün Kim Byeol ile babasının yanına gittiler. Orda kalacaktı. Oradan direk işe geçmiştir. “ Mercan “ O zaman hadi biran önce kahvaltıyı yapıp Heaven’a gidelim. “ Kahvaltıdan sonra Heaven’e gitmek için yola koyulurlar. Hoo Jin bir saniyeliğine bir Mercan’ın elini bırakmıyordur. Sürekli kuşları, böcekleri gösterip duruyordur. Sürekli sarılmak için durduruyordur. Seon cheol ise hala zaman zaman bir rüyadaymış gibi hissediyordur. Arada bu histen kurtulmak için kıza dokunuyor, saçlarını düzeltiyordur. Hae Mi “ Mercan. Sarp ne yapıyor? Yaklaşık iki haftadır ona ulaşamıyorum” Mercan biran ne diyeceğini bilemez “ Şey en son İtalya’daydı belkide Fransa’ya geçtiyse hat falan bulamamıştır. Yani bizde öyle çok konuşmuyoruz. Öyle yani “ Hae Mi şimdilik daha fazla bir şey sormayacak gibi duruyordur. Kafenin önüne gelmişlerdir . Mercan bir hızla içeri girer “Herkese günaydın” Garsonlar tek tek günaydın der ve işlerine dönerler. Mercan Kang Mo2nun ofisine girer “ Günaydın oppa. Ben geldim de haber vereyim dedim” der Kang Mo “ Ha tamam. Sanada günaydın” der ve Mercan dışarı çıkar. dışarıdakiler kendilerine gelmişlerdir “aman Tanrım Noona!! Unni” sesleri yükselirken Kang Mo odasından fırlar “ Mercan!!” Mercan kahkaha atmaktadır “İşte bunu yapmayı istiyordum” Kang Mo koşar ve kıza sarılır “ Ne zaman geldin? Ah hoş geldin çok sevindim. Dün sana ulaşamamamızın nedeni buydu demek. Uras da ortağındı değil mi? “ Mercan “ Evet, aynen böyle oldu işte” Bu sırada Yong Gi gelir “ Ben geldim. Günaydın!” Mercan “ Bu saatte işe mi gelinirmiş? Saatin kaç olduğunu biliyor musunuz beyefendi?” Yong Gi olduğu yerde kalır. Mercan “ Sana diyorum” der ve çocuğa yaklaşır. Yong Gi kıza direk sarılır “ Anne! Dönmüşsün! İnanamıyorum” Yong Gi “Anne” diyip kıza sarılınca Hoo Jin’de sarılır. Mercan yaşlı tayzeleri taklit ederek “ Ah yavrularım” der ve sarılışlarına karşılık verir. Herkes gülüyordur. Kang Mo “ E bir kutlama lazım. Akşama şöyle güzel bir şeyler yapalım.” Mercan “ Evet, evet yapmalıyız. Ben onu ayarladım zaten. Akşama süper bir yere götüreceğim sizi” Seon Cheol “ Şuna bak ya! Kutlama yapacağımız sen, organizasyonu yapan sen. Olur mu öyle şey?” Mercan “ Saçmalama o iş halloldu. Artık değiştirilemez.” Seon Cheol “ Öyle olsun bakalım”
***
10 cm – 새벽 4시
Nasıl akşam olduğunu anlamamışlardır. Sohbet, sohbeti açarken kutlama zamanı gelmiştir. Mercan “ Hadi çabuk olun gecikmeyelim” Seon Cheol “ Sen bence bir işler çeviriyorsun ama” Mercan pis pis gülümser “Beni nasıl da tanıyorsun öyle”
Vardıklarında Hae Mi” A ben burayı biliyorum” Mercan “ Evet ağabeyimin arkadaşının burası. Döndüğümde uğrayacağımı söylemiştim. Hadi içeri girelim” İçeri girerler. Kang Mo “ Bu arada baban için çok üzüldüm” Mercan “ Bende üzgünüm. Teşekkürler” Kang Mo “ Tam zamanında gitmişsin” , “ Evet aynen öyle. Neyse yemeklerde geliyor hadi yiyelim” Seon cheol kızın saçlarını düzeltir. Şefkatle sevgilisine bakar . Hae Mi “ Benimki neden gelmedi ya! Ben çok açım ama” Bu sırada yemeği gelir. Yemeği getirene neden geciktiğini sormak için döndüğünde şok olur. “ Sen….İnanmıyorum” der ve adamın boynuna sarılır “ Neden telefonun kapalıydı. Bir türlü ulaşamadım sana. Nasıl merak ettim biliyor musun?” Sarp “ E sürekli uçaktaydım, oradan oraya, oradan oraya derken telefonu açamadım. Hem niye bağırıyorsun? Daha dinlenmeden kendi ellerimle size yemek yaptım. Teşekkür edeceğin yerde “ Hae Mi biranda adamın dudaklarına yapışır “ Teşekkür ederim” Sarp “ İşte şimdi oldu” der ve kıza sarılır “ E hadi siz devam edin. Yemeklerinizi soğutmayın” Bu sırada içeri Müdür Gwang ile Min Ji girer “Bizsiz mi başladınız? Aşk olsun” Mercan ayağa kalkar “ E çok geciktiniz patron olmaz ki” der ve adama sarılır “ Hoş gelmişsin başımızın tatlı belası” Mercan gülümser ve Min Ji’nin yanına gider. Karnına elini koyar “ Aman tanrım az kaldı değil mi?” Min Ji kıza sarılır “ Çıkmak için sabırsızlanıyorlar” Mercan “ Bende onları görmek için sabırsızlanıyorum. Hadi oturalım” Oturmaya giderken “ Bende geldim.” Arkasında çığlık atan bir çok kızı geride bırakıp kafeye girer “ Çoğunu atlattık ama maalesef bunlar inatçı çıktı” Mercan “ Ailemizin starı. Bu kadarına şükredelim yani. Çığlıkları kulağa zarar” Dae Han gülümser “ Sen birde bana sor” der ve oda sarılır. Yong Gi “ Bu arada Uras da bir yerlerden çıkmayacak mı?” Mercan gülümser “ O sonra sürpriz yapacaktı ama söyleyeyim. Gelecek dönem O da buraya geliyor annemle beraber. Seoul Üniversitesine kabul edildi. Burada devam edecek. Byeol çok yardımcı oldu” Yong Gi “ Sen? Ve bana söylemedin?” Kim Byeol “ E söyleme dediler ne yapabilirdim?” Yong Gi “ Tam bir sırdaşsın “ Mercan ile Dae Han’da masaya otururlar. Mercan “ bunu gerçekten özlemişim” diye düşünür. Tek tek gülen suratlara bakarken “ Yeryüzünde bir cennet varsa şuan içindeyim” diye düşünür. Gwang Tae “Hadi hadi kadehleri kaldıralım, ne duruyorsunuz? Sonsuza kadar birlikte olalım. Ah bu arada kendinizi hazırlayın Mayısta düğünümüz var.” Mercan “ Kim evleniyor?” der ve Seon Cheol’e bakar ancak oda bir şey bilmiyordur. Gwang Tae devam eder “ Kim olacak tabiki siz! Bizle aynı gün evleneceksiniz. Sen gitmeden öncekini saymıyoruz.” Min Ji “ Evet gelinlik ve damatlık giymeden olmaz “ Sarp “ Bence iyi olur. Hem annemin de gönlünü almış olursun” Mercan “ Ne gereği var, gelinlik giymek gibi bir isteğim yok. Birlikte olmamız yeter” Dae Han “ Saçmalamayın bakalım. Ben gelip düğününüzde şarkı söyleyeceğim. Bu düğün olacak!”
Daybreak – 들었다 놨다
Seon Cheol gülümser “ O zaman…” dizlerinin üzerine çöker “ Benimle Mayısta tekrar evlenir misin karıcığım?” Mercan kahkahasını tutamaz “ Tabi kocacım, seninle mayısta yeniden evlenirim” Gwang Tae “ Bunuda hallettiğimize göre hadi artık içebiliriz. Fondip!!! Geonbae!!”
Onlar kendi cennetlerini buldular. Ya siz?
♪SON♪
♪끝♪
Bundan sonra bir tane special yazmak istiyorum. Şahsen böyle bir yerde bitirmek istememe rağmen, daima biraz daha ilerisini hayal ettim. Bu nedenle special yazmak istiyorum. Tam on beş bölüm boyunca zaman ayırıp, okuyan herkese çok çok teşekkürler. Bununla da yetinmeyip yorum yapan dostlara da minnetimi belirtmek isterim. Çünkü onlar sayesinde zaman zaman düşmüş olan performansım yükseldi, hevesim arttı, kendimi geliştirebildim, karakterlerimi geliştirebildim. Bu kadar uzun olacağını tahmin etmiyordum ancak on beş bölüm yazmış oldum. Bizimkilerden ayrılmak zor geliyor şuan. ( Karakterlerden bahsediyorum. Onlara fazla bağlanan bir yazarım ben) Nede olsa kaç aydır beraber yatıyoruz beraber kalkıyoruz, dertlerine ilk gözden şahidim, onları dinledim, yeri geldi doğru olanı gösterdim, yeri geldi saçmalamalarını izledim derken sonuna geldik işte. ( Bağı fazla abartmışım sanırım 😀 ) Hayatlarında kendi cennetlerini arayanların hikayesiydi benimkisi, onlar cennetlerini buldular, darısı başımıza 😉
Umarım eğlendiniz, hüzünlendiniz, mutlu oldunuz, romantik dakikalar yaşadınız -benim gibi bunları sizlerde hissettiniz yani ben hissettirebilmişimdir umarım- Belki başkalarıda gelir, yeni hikayelerde görüşürüz. Kendinize iyi bakın.
Cennetimden Selamlar…♥